2. Bölüm

1K 58 10
                                    

Hikayeye başlamadan oy verirseniz çok sevinirim!

•••

Bismillahirrahmanirrahim...

"Geçen eve geliyordum annem aradı, evde süt kalmadı, gelirken süt al' diye tabii daha farklı dedi ama neyse, geliyordum işte çöpün yanında bana bakan bir köpek, tamam aşık olunmayacak gibi değilim ama beni bir kovaladı. Bende koşarken müezzin beyciğime çarptım. Allah'tan arkamdaki köpeği gördü ve bana koşmamı söyledi sonra arkamdan o da koşmaya başladı. Bana da kıyılmaz yani!" Canan'ın tek solukta anlattığı şeyleri dinlemekte zorlanıyordum.

"Ne alaka?" Diye soran Rukiye ile Canan'ın bakışları hemen ona döndü.

"Çok alaka, hayatım. Kucağına alabilirdi, elimden veya kolumdan tutup koşturabilirdi." Diyince gülmeye başlamıştık.

"Dini nikah kıyasan olurdu dediğin şey!" Dediğimde Canan gözlerini kısarak bana baktı daha sonra dikleşti ve yüzündeki ifadeyi düzeltti.

"Haklısın ya, abarttım sanırım." Diyince Sena -ciddi misin- der gibi baktı.

Sena, "Sanırım mı, kesinlikle abarttın, Canan!" Dedi ki Canan'ın bir şey demesine kalmadan abimin kapısı açıldı. Gözü sadece bana kaydı ve eliyle -gel- işareti verdi.

"Bir kaç dakikalığına gideyim." Diyip ayaklanmıştım. Abimin yanına geldiğimde cebinden elli lira çıkardı ve bana uzattı. "Vermene gerek yok, var cüzdanımda." Desem de inatla uzatmaya devam etti.

"Evde teksin, ne olur ne olmaz al şu parayı." Diyince elime almıştım. Elbisemin cepleri olmadığı için elimde kalmıştı. "Dikkatli olun, abiciğim. Bir şey olursa beni arayabilirsin." Dedi ve kimse görmeden yanağıma küçük bir öpücük kondurdu.

"Tamam abi,  sende dikkatli ol." Dediğimde sırtıma iki kere sert olmayacak şekilde vurdu. Kızları daha fazla bekletmemek adına salona geçmiştim.

Canan, Rukiye'ye yastıkla vururken Sena ile Ebrar kahkahalarla gülüyordu. "Müezzinin yeri çok ayrı, her şeye katma!" Canan bir yandan vuruyor bir yandan da konuşuyordu.

"Bonem kaydı, Canan!" Rukiye durdurmaya çalışsa da Canan vurmaya devam ediyordu. En sonunda Sena ile aynı anda Canan'ın iki kolunu tuttuk ve koltukta boş olan bir yere oturttuk.

Rukiye oturuşunu düzeltti ve elini şalına atıp çekiştirmeye başladı. "Al işte, kaymış!" Diyince Canan derin bir nefes aldı ve Rukiye'ye döndü.

"Dua et, başka yerlerini de kaydırmadım." Dediğinde Rukiye sabır çeker gibi başını başka tarafa çevirmişti.

"Rukiye, lavaboya git istersen." Dedi Ebrar kıkırdarken.

"Ben, sana yapsam ortalığı yıkardın!" Diye çemkiren Rukiye gerçekten çok sinirli gözüküyordu.

Ebrar camın önünde durmuş sokağa bakıyordu. "Müezzin bey yeşil giymiş!" Canan gözlerini Rukiye'den çekmiş koşa koşa Ebrar'ın yanına gitmişti.

"Ne kadar yakışmış Allah'ım! Ben nasıl olmuşum?" Diyerek Ebrar'ı dürten Canan çocuk gibiydi.

"Çok uyumlu olmuşsunuz." Dediğinde Ebrar, Canan -abartma- dercesine elini salladı. Ama hiç inandırıcı davranmıyordu aksine müezzin beyi sevdiğini açık açık belli ediyordu.

"Seviyorsun işte, Canan!" Rukiye'nin sesini duyduğuna emin olduğum Canan dönüp bir kere bile bakmamıştı.

"Ben sevsem, o sevecek mi sanıyorsunuz? Gül'ü istemeye gideceklermiş. Benim ki sadece, imkansızlık." Diyince hepimiz neye uğradığımızı şaşırmıştık. Canan'ın sesinde bulunan hüzün ve söylediği cümleler kalbimi yıpratmaya yetmişti. "Kaderini ben engelleyemem ki? Meryem'in bir şansı var, Ebrar'ın bir şansı var ama benim, benim yok." Dedi ve kendini boş olan tekli koltuğa attı.

HelalimHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin