6. Bölüm

824 58 63
                                    

Selamın Aleyküm! 😸

Hikayeye başlamadan oy verirseniz çok sevinirim.☺️

•••

Kılınan namazın ardından tesbihimizi çekip dua etmiştik.

"Hadi gidelim." Canan'ın eğlenceli sesiyle hepimiz ayaklanmıştık.

"Ebrar, Sena siz bakkalcı Fırat abiden süt ve yumurta alın. Bizde eve gidip işe koyulalım." Akşam yemeğinde arkadaşlarım olmazsa olmazdı. Her adımı onlarla atmıştım çünkü.

Hızlı adımlarla eve varırken kapıyı annem açmıştı. "Geçin çocuklar geçin, acele etmemiz lazım!" Annem telaşlı sesiyle içeri girerken hepimiz ayakkabılarımızı çıkarıp içeri geçmiştik.

"Nereden başlıyoruz, sultanım?" Canan kollarını sıvamış ve annemin yanında yerini almıştı.

"İki tatlı yapalım, birini Canan öbürünü Rukiye yapsın. Dolmayı sen yap Meryem, bende mantıyı  yapayım. Sonra hep beraber sarmayı yapmaya başlayalım. En sonda, siz giyinirken ben çorbayı yaparım." Planlama bu şekilde başlarken herkes malzemelerini almıştı. Bazılarını elbette ortak kullanacaktık.

Ben dolmanın iç harcını yapmaya başlarken, Canan ve Rukiye tatlılarını yapmaya başlamıştı. Tam o esnada da kapı çalmıştı.

"Ben bakayım!" Canan hızla mutfaktan çıkarken herkes işine dönmüştü. Ay, ne kadar stresli bir şeydi bu!

Ellerinde poşetlerle giren Ebrar ile Sena yemek masasının üzerine poşetleri bırakıp kollarını sıvamışlardı. "Kızlar siz bana yardım edin." Annem eliye Ebrar ile Sena'yı yanına çağırırken ben dolmaların sap kısımlarını çıkartmıştım bile.

•••

Sarmayı bitirince yorgunlukla oturmuştuk. "Ay, gidin çabuk hazırlanın!" Annemin çemkirmesi ile yerimizden doğrulmuştuk.

"Biz eve geçelim, Canan'ın kıyafetleri zaten burada, o hazırlar Meryem'i." Rukiye'nin cümlesi ile annem ayaklanmış ve kızları geçirmeye gitmişti. Bizse Canan'la odama geçmiştik.

"Evet, şimdi gelin kızı görüşme yemeğine hazırlama vakti!" Canan dolabımın kapaklarını açıp karıştırırken ben kendimi yatağa atmıştım. Yorgunluk dört tarafımı sararken ayakta nasıl duracağımı düşünüyordum.

"Bu sade ve şık, sence?" Canan elindeki elbiseyle bana dönerken ayağa kalkmıştım. Beyaz, dantelli yakaları olan, siyah, uzun bir elbiseydi.

"Güzel, çok giyememiştim zaten." Diyince Canan kıyafeti benim elime tutturmuş ve çekmecemden şallara bakmaya başlamıştı. "Canan, çok yoruldum." Dediğimde Canan'ın gözleri bir-iki saniyeliğine bana dönmüştü.

"Tatlı yorgunluk o, sonuçta evleneceğin adamla bugün aile yemeği yiyeceksiniz." Dedi ve siyah bir şal çıkarıp çekmeceyi kapattı.

"Öyle, teşekkür ederim." Dediğimde Canan gülümseyip şalı yatağa bıraktı ve kendi elbisesinin yanına ilerledi.

"Teşekkür etmek yerine, Allah razı olsun desen daha makbule geçer benim için." Dediği şey benimde gülümsememe neden olurken yorgunluğumu ve heyecanımı bir kenara bırakıp hazırlanmaya başladım.

•••

"Geldiler, Meryem kapıya bak!" Annemin sesiyle koşarak odadan çıkmıştık kızlarla.

Kapıyı açmanın stresiyle bedenimi telaş ve heyecan basmıştı. Kapının kulpunu indirip göreceğim kişileri bekledim.

"Selamın aleyküm, Meryem yenge!" Rabia'nın içeri geçmesini değilde 'yenge' deyişini umursarken içeri Murat amca girmişti.

"Selamın aleyküm, kızım." Gülerek başımı sallarken Murat amca ve Rabia mutfağa geçmişti. Nazlı teyzenin gülen yüzü benim yüzümdeki gülümsemeyi büyütürken elindeki poşeti bana uzattı.

HelalimHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin