14. Bölüm

419 23 2
                                    

"Ya Ali, bizim Hz. Ebubekir gibi dostlara, Hz. Osman gibi hayalılara, Hz. Ömer gibi adaletlilere, Hz. Hatice gibi hanımlara ihtiyacımız var. Allah bize bunlardan birini bile verdiyse şükür halimize!" Herkes dizilmiş Yusuf'u dinliyordu.

"Öyle elbette Yusuf. Bizlere vermiş Elhamdulillah." Abim Dilan ablaya göz kırpıp önüne döndü. "Dükkanı açmamışsın sen, bazı kişiler kapatacak diye laf söz yapıyor." Yusuf'un açtığı bir dükkan vardı.

Namaz vakitlerinde ve sohbet dışında camide pek fazla bulunmazdı, çoğunluk Hüseyin camideki işlerle ilgilenirdi. Yusuf ise diğer zamanlarını dükkanda geçirirdi.

"Sizle konuşmak istediğimiz mesele farklı aslında. Ali ve benim çok sevindiğimiz, sizleride bu sevince ortak etmek istediğimiz bir mesele." Diye söze girdi Dilan abla. "Biz bir çocuğu evlat edineceğiz." Önüme dönüp suyumdan içerken Dilan ablanın dediği şeyi yeni idrak etmiş ve boğazıma su kaçırmıştım.

Yusuf, yanıma gelip sırtıma yavaşça vururken Dilan abla su getirip kendi elleriyle içirmeye başlamıştı. Su yüzünden öksürmeye başlamamış mıydım ben? Neyse, su şifadır.

Bardağı masaya koyarken aklıma hala olduğum gelmişti. "Ben... ben şimdi halayım!" Dilan ablanın endişesi gitmiş yerini koca bir tebessüm almıştı.

"Ayrıca sen teyze oluyorsun canım." Kalbim hızla atarken ayağa kalkıp Dilan ablaya sarılmıştım kocaman.

"Hayırlı olsun, sağlıcakla kucağımıza almak nasip olsun inşallah!" Öyle heyecanlıydım ki, sanki kendi kanımdan bir çocuğa sahip olacaktım.

Geri çekildiğimde kendisinede sarılmamı bekleyen abim karşıladı beni. Kocaman bir sarılmanın ardından herkes eski yerini almıştı.

Acaba ben anne olamadan ölecek miyim? Yusuf istememeye devam ederse böyle olacak elbet. Ama o iyi bir baba olurdu, emindim.

Fakat kendimden emin değildim. Ben anne olmayı beceremezdim belki de Yusuf'ta bu yüzden istemiyordu. Saçma senaryolar kurma Meryem!

Gözlerimi desenlerini incelediğim halıdan çekip karşıma baktığımda bana bakan bir çift gözle karşılaştım. Fakat bu bakışma uzun sürmedi.

"Meryem, mutfağa geçelim mi biz canım?" Dilan ablayı onaylayıp ayağa kalktım ve mutfağın yolunu tuttuk. Hala olmama rağmen karnıma sancı girdiren bir acı vardı. Hayır Meryem, sen hak ediyorsan olursun, onların mutluluğunu bozacak gibi durma!

Kendime verdiğim uyarıları bir kenara koyup gülümsedim. "Dilan abla, nasıl gidiyor?" Diye sordum.

"Çok güzel. Ali, bana o kadar iyi davranıyor ki kendimi ondan ayrı bulmak istemiyorum. Yemek yaparken, sofrayı kurarken her şeyime yardım ediyor. Ayrıca Kur'an okuyorum onunla  on dördüncü cüzdeyiz. Çok mutluyum Meryem, beni hiçbir şeyden mahrum bırakmıyor. Allah'ım da onu cennetinden mahrum bırakmasın. Baba şefkatini ben onunla öğrendim, onun babalığından da şüphem yok. Kendi kanımdan bir çocuğum olamayacağını öğrendim, yıkıldım. Bu da bir imtihandı. Sonra Ali bu çözümü buldu ama tam evlat edinemeyeceğiz yeni evlendiğimiz için yalnız koruyucu aile olacağız ve ben çok stresliyim. Sence ben nasıl anne olurum? Bir çocuğa bakabilir miyim? Benim annem ve babamdan pek bir şey öğrenemedim yani öğrenmek nasip olmadı."
...

Eve geldiğimizde hemen odaya girmiştim Yusuf'u beklemeden. Neyeydi bu tavrın Meryem?

Düşünerek geceliklerimi giyip yorganın altına girmiştim fakat Yusuf hâlâ gelememişti. Bense hâlâ bir şeyler düşünüyordum.

Anne olsam ne olacak ki, Yusuf bu kadar isteksizken? Ama anne olmak istiyordum, her şeye rağmen ben anne olmak istiyordum içimdeki boşluk bundan mıydı? Ama çocuğum olursa ve ben ölürsem bu da kötü olmaz mıydı? Annesizlik bir çocuk için en azından en zor şeydir.

HelalimHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin