"Sen artık benim umrumda değilsin."

49 7 2
                                    

Sasuke mutfağa doğru inerken bağırmıştı “Tavuk kızartacağım."

Onaylayıcı bir şeyler mırıldandıktan sonra odamın kapısını yavaşça kapayıp telefonumu cebimden çıkardım. Sasuke'nin kendini yük gibi hissetmesine öylesine sinirlenmiştim ki... Gergince aldığım nefesi genzimden içeriye hızla tıktım. Sasuke'ye, Boruto'nun ve onun benim için bir hazineden farksız olduğunu anlatmayı deli gibi istiyordum.

Telefonumun rehberine girip babamın numarasını tuşladım ve sinir bozan dııt seslerinin ardından sesini duymak için hazırlandım. Onu çok aramazdım. Hatta onu hiç aramazdım. Şu malum aldatma olayını yaptığından beri benim için değeri her geçen gün daha da eksilmişti... Annemin bana sarılarak döktüğü göz yaşlarını hatırlayınca tıkanan boğazımı sertçe temizledim.

En azından üniversiteyi bitirip bir iş bulana kadar bu adama mecburdum. Sasuke'nin benim için asla bir yük olmadığını ve asla bir yük olmayacağını kanıtlamak için bunu yapmak zorundaydım. Bu adamı aramamın tek nedeni buydu işte. Parasına ihtiyacım vardı. Aslında hem üniversiteyi yürütüp aynı anda bir işte çalışmayı planladığım zamanlar da olmuştu. Ama artık (bir gün bunları söyleyeceğim aklımın ucundan geçmese de) bir babaydım ve oğlumla harcayacağım vakitleri işe ayırmak istemiyordum.

Uzun bir bekleyişin ardından, telefon neredeyse meşgule düşmek üzereyken pislik adamın sesi telefonda yankılanmıştı "Oğlum?"

Boğazımı bir kez daha temizledim ve gözlerimi yavaşça kapayarak mırıldandım “Konuyu fazla uzatmayacağım. Biraz para istiyorum. Metreslerine vermek için kenera ayırdıklarından olmazsa sevinirim."

Babamın hayal kırıklığı dolu bir nefes aldığını duyduğumda gözlerimi yavaşça araladım. Belki de fazla ileri gidiyordum ama hayır. Bu adam annemi, kendi yataklarında başka bir kadınla aldatırken çok daha ileri gitmişti. Yalvarırcasına çıkan sesiyle konuştu "Para mühim değil... Hemen hesabına yollatırım ama... Oğlum, seni çok özledim."

Sesi ağlamaklı bir hale dönüşürken ciddi anlamda buyük bir hıçkırık kulağıma doğru ulaştı. Ağlıyor muydu? Ah, hayır. Boğazımdaki acı tadın verdiği rahatsızlıkla yerimde huzursuzca kıpırdandım. Ağlamaklı sesi kulagima ulaşırken istemsiz bir şekilde odamdaki büyük dolaba doğru ilerledim "Seni özledim gün ışığım...”

Gün ışığım... Sözler kulağımda ve beynimde aynı anda yankılanırken boğazıma takılan yumruyla birlikte gözlerime dolan yaşları da hissedebilmiştim. Derin bir nefes alırken mırıldandım "Bana öyle deme."

O kelime çocuklarını gerçekten seven, onlara gerçekten değer veren babaların kullanabileceği bir kelimeydi. Ama bu adam beni bir kere olsun düşünmemiş, ailemizi tek bir hatayla binlerce parçaya bölmüştü. İşte bu yüzden o kelime ona yakışmıyordu. Bir daha ağlayarak hıçkırdığında sesi gittikçe çaresiz gelmeye başlamıştı "Seni ilk kez kucağıma aldığım anı hatırlıyorum. Sen o kadar küçük ve..."

Sözünü hızla keserken büyük dolabımdaki küçük bölmeyi açtım "İşi dramatikleştirme baba." Baba kelimesini zorlanarak sanki ağzımdan binlerce küfür kaçırıyormuş gibi söylemiştim. Bu imayı anladığını biliyordum çünkü ağlaması gittikçe derinleşmeye başlamıştı.

Küçük bölmeden çıkardığım kutuyu ellerimin arasına alırken telefonumu omzum ve kulağımın arasına sıkıştırmıştim. Yatağıma otururken biraz daha toparlanmış sesiyle mırıldandı "Her zaman yanında olacağım bunu unutma olur mu? İstediğin her an beni arayabilirsin. Paranı gönderdim. Yeterince var... Umarım kötü bir durum değildir... Okulunla mı ilgili?"

Gözlerimi devirirken elimdeki kutuyu sinirle sıkarak bağırdım "Senden para istemek bile yeterince zorken bir de sözde ilgili baba konuşmalarını dinlemek zorunda bırakma beni! Sen beni, o haltı yediğin gün kaybettin! Umurundaymışım gibi davranmayı kesebilirsin... Çünkü neden biliyor musun?"

Ses gelmiyordu... Sadece kısık nefeslerini duyuyordum o kadar. Telefonu kapatmaya hazırlanırken son cümlemi de kurup, kendi soruma ölümcül bir zehri andıran sesimle cevap verdim "Sen artık benim umrumda değilsin."

Telefonu hızla kapatıp yatağa fırlattım ve derin bir nefes alıp sinirden titreyen ellerim yüzünden durmadan sallanıp garip sesler çıkaran ahşap kutuya baktım. Geçmişe önem veren biri değildim. Benim için önemli olan gelecekte yaşanacak olanlar ve şimdiki zamanda neler yaşadığımızdı ama şöyle bir bakınca... Babam denecek adamla olan geleceğimiz artık yerinde sayıyordu ve ne kadar itiraf edemesem de babamı özlemiştim.

Okuldan çıkıp yaşadığım her şeyi, günümün nasıl geçtiğini ona anlatmayı çok özlemiştim. Asla eskisi gibi olamayacağımızın bilincindeydim. İşte bu yüzden onsuz geçirdiğim onca yıl içinde, anılarımızı olabildiğince taze tutmaya çalışmıştım. Bir zamanlar güzel bir geçmişe sahip olduğumuzu unutmak istemiyordum.

Derin bir nefes alarak hazırlandım. Kutuyu yavaşça açtığımda gözüme ilk çarpan şey plastik, oyuncak koşu atı olmuştu. Gözlerimi yavaşça kapadım ve anıyı zihnimde canlandırmaya çalıştım.

Diger bolumu de okumayi unutmayinnn

Ben Baba Olamam / NaruSasuHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin