TAEHYUNG
"Telefon, sarj aleti, cüzdan ve araba anahtarı." gardiyan girerken benden aldıklarını tekrar önüme attığında öylece araba anahtarına baka kaldım, kafamda aynı anda bir sürü ses ve ışık yankılandı. Başıma yüzlerce iğne sokuyorlarmış gibi bir ağrı girerken gözlerimi kapattım. Harika, şimdi de kulaklarım çınlıyordu.
Gözlerimi birkaç kez kırptıktan sonra araba anahtarı hariç hepsini alıp cebime sıkıştırdım.
"Onu atabilirsin."
Birkaç güvenlik kontrolü ve demir kapı arasından geçtikten sonra sonunda kendimi mavi demir korkulukların arkasında buldum, artık özgürdüm. Tekrar o kocaman dünyaya sahiptim, istediğim yere gidebilir, istediğimi yiyebilir, istediğimi yapabilirdim.
Ne yazık ki hiçbir sey yapmak istemiyordum, yapacak param da yoktu zaten. Cebimden biraz önce geri aldığım telefonumu çıkartıp açacak tek numarayı çevirdim, ikinci çalışta açtı.
"Taehyung!"
"Selam anne."
"Ama nasıl buradan arayabiliyorsu-" sessizlik oldu, topuklu ev terliklerinin sesinden mutfakta asılı olan takvime bakmaya gittiğini görmüş kadar emindim. "Ah, bebeğim çok özür dilerim bugün olduğunu tamamen unutmuşum."
"Beni almaya gelemezdin ya zaten," dedim kafamı kaşıyarak, gerçek bir duş almak için ölüyordum resmen. "Dinle, hiç param yok bana biraz para yollayabilir misin?"
"Ah, Taehyung..."
"Bir şey yapmayacağım," dedim hızlıca, "Eve dönebilmem için. Önce taksiye binmem lazım, sonra da bilmiyorum eskiden kasabaya giden otobüsler olurdu, hala duruyor mu?"
"Duruyorlar, taksinin o kadar uzun mesafe götüreceğine emin misin?"
"Götüreceğine inanmaktan başka çarem yok."
"Peki öyle diyorsan..." Yine sessizlik, "Şimdilik sadece 8.500 Won gönderebilirim, Taehyung yalvarırım çok dikkatli harca ve döndüğünde sana para verdiğimi babana söyleme."
"Peki anne."
"Tanrı yanında oğlum, sakın unutma. Yüce tanrım, seni sonunda bana geri bağışladı."
"Kapatıyorum şimdi, şarjım bitiyor."
Telefonu kapatıp şarjına baktım, yüzde seksen sekiz. Ekranda kaza gecesinde kalma çizikler vardı, telefonu ters çevirdim. Kurumuş kan lekeleri.
Bana mı aitti?
Bir anda midem ağzıma geldiğinde dizlerimin bağı çözüldü, kendimi kaldırım kenarında yerde kusarken buldum. Kusmanın yarattığı nefessizlik son bulunca birkaç öksürük eşliğinde sırt üstü dönüp duvara dayandım, bir yandan da etrafı kontrol ediyordum. Neyse ki hiçkimse yok diye düşündüm, neyden utanıyorsam artık. Birini öldürmüştüm fakat sokak ortasında kusan yirmi küsür yaşındaki bir adam olmak daha utanç vericiydi.
Yerimden kalkarken başım döndü, belki de önce yemek yemeliydim. İçinde kıyafet ve birkaç kitabımın olduğu çantayı omuzuma atıp karşı caddedeki markete doğru yürümeye başladım. Kaldırımdan aşağı adımımı attığım anda bir araba son sürat hızla önümden geçti, neredeyse eziliyordum.
Sürücünün küfür ettiğini duydum, öylece yola atlamıştım.
Caddeden karşıya geçmeyi başardığımda markete girip bir sandviç ve soğuk kahve aldıktan sonra kartımı okuttum, annem parayı göndermiş olmalıydı, en son üç yıl önce kullandığım kartın içinde su alacak kadar bile para olmadığına emindim çünkü, her şeyi mahvettiğim gece tek kuruşuna kadar harcamıştım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Geceyarısı Duası || Taekook
Fanfiction"Eşcinsellik?" diye sordum, "Bu konuda senden daha açık görüşlü olduğumu düşünüyorum." "Öyle mi?" "Öyle, yani ailemi ve nasıl yetiştiğimi biliyorsun ne kadar kaçsam da kurtulamadığım tabular var. Yetişme tarzım yüzünden garip bulsam da eşcinselliğ...