on.

475 71 57
                                    

TAEHYUNG

"Taehyung..." Omuzumda hissettiğim nazik eller, beni hafifçe sallarken gözlerim istemsizce açıldı. Nerede olduğum, kiminle olduğum gibi uyumadan önceki son birkaç saatlik anılarım, ettiğimiz kavga, sanrılarım ve geçirdiğim kriz tekrar yüklenirken gözlerimi kırpıştırdım.

Jungkook buradaydı, yüzü tam yüzümün önündeydi. Yüzündeki hafif tebessümle bana bir şeyler söylüyordu fakat hala ayılamamıştım.

"... Hadi," dedi benden uzaklaşırken, "Acıkmadın mı?"

Acıkmıştım.

Hem de fazlasıyla.

Doğrulup etrafıma bakındım, bir benzin istasyonundaydık. Etraftaki tek araba bizdik. Arabadan indiğimde buz gibi bir rüzgar yüzüme çarpıp kaçtı, o kadar sessiz ve ıssız bir yerdeydik ki sanki tüm dünyada bir tek Jungkook ve ben kalmışım gibi hissettim.

"Nerdeyiz?" diye sordum arabanın etrafından dolanıp Jungkook'a yetişerek.

"Yangsan'a varmak üzereyiz," dedi, "Yirmi beş kilometre falan var."

"Yol boyunca uyudum mu? Neden uyandırmadın?"

"Bilmem," omuz silkti, "Uyurken çok rahat görünüyordun, ellemek istemedim."

Uyurken rahat görünmek pek kulağa ben gibi gelmiyordu.

Marketin içine girdiğimizde Jungkook'a lavaboya gittiğime dair bir işaret verip oraya doğru yürümeye başladım. Eski, pek de temiz olmayan tuvalette bir kabin ve el yıkamak için bir lavabo vardı. Lavabonun üzerindeki aynanın büyük kısmı kırılmış, yüzümün yarısını anca görebildiğim üçgen bir parçası kalmıştı.

Hızlıca elimi yüzümü yıkayıp peçete için etrafıma bakındım fakat yoktu, mecburen tişörtümü kaldırıp yüzüme sürdüm.

Çıktığımda Jungkook kasadaydı.

"Üzgünüm," dedi aldıklarını göstererek, iki kutu noodle ve birkaç tane de hazır onigiri almıştı, "seni bekleyemedim, istediğin başka bir şey varsa buz dolabı diğer tarafta."

"Bunlar iyi."

Başını sallayıp ürünlerimizi geçiren kasiyere döndü.

"Bir tane de sigara, Marlboro." dedi. Kasiyer arkasındaki cam raftan çıkardığı sigarayı da okuttuktan sonra marketten çıktık.

"Burada mı yiyelim arabada mı?" diye sordu esneyerek, tüm gece araba sürmüş olmalıydı.

"Arabada," dedim, "Yemek yedikten sonra biraz da dinlenirsin."

"Dinlenmeme gerek var mı? Az kaldı zaten," kapımı açıp binmemi işaret etti, "Evde de dinlenebilirim."

Ev mi?

"Ne evi?"

Arabanın kapısına asılarak sırıtttı, olduğu yerde sallanıyor, bir şey söylemek için kıvranıyordu.

"Ailemin Yangsanda bir evi var," dedi, sonra hemen toparlayarak hızlıca konuşmaya başladı. "Daha doğrusu babamın küçük bir dağ kulübesi var, sanırım eskiden ava çıkarmış."

"Bu yüzden Yangsan'a gidelim dediğimde bu kadar sevindin," Gözlerimi devirdim. "Saeyun haklı, ağzından kerpetenle laf alıyoruz. Neden daha önce söylemedin?"

"Demek Doktor Park'la benim hakkımda konuştunuz.."

"Konuşmadık, sadece annesiyle dua okumaya geldiğinde lafladığınızı söyledi." Jungkook'un hala asıldığı kapıyı tutup kendime çekerek kapattım, o da arabanın etrafından dolanıp sürücü koltuğuna geçmek zorunda kaldı.

Geceyarısı Duası || TaekookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin