on iki.

450 73 98
                                    

TAEHYUNG

Sol kolumun üzerindeki uyuşuklukla uyandım.

Siyah, dalgalı saçları göğsümün üzerine yayılmıştı, bir kolu ve bir bacağı bedenimi avını yakalamış vahşi bir hayvan gibi sarmış, ben ise put gibi dümdüz duruyordum.

Kalbim ve göğüs kafesim parçalanacakmış gibi hissettim, kalbim kulaklarımda atıyordu. Bütün o gürültü sanki kulağımın yanıbaşımdaydı.

Jungkook ise sanki kalbimin çıkardığı bu gürültüyü duymuyormuş gibi bir huzurla uyuyordu. Mükemmel görünen bir adamdı, yakışıklıydı. Kimse onun otuz yaşından büyük olduğuna inanmazdı.

Bunların bile çok fazla olduğunu düşünürken onu uyurken görmek... Huzurlu bir güzelliği vardı ve kapılmamak imkansızdı.

Her zamanki Jungkook'un güzelliği tehdit doluydu, tehlikeliydi. Ona da çekilmeden duramazdın fakat tehlikesinden de korkardın. Şimdi ise uyurken sakin ve dinlendirici duruyordu. Dudaklarımın onu izlerken istemsizce kıvrılmasına sebep olacak kadar hem de.

Saçlarını yüzünden geriye çektiğimde sanki aramızda bir akış oluştu. Birbirimize doğru, benden ona, ondan bana bir şey akıyordu. Elektrik gibiydi, çok iyi hissettiriyordu. Aynı sarılmak gibi.

Ellerim saçından yüzüne indiğinde surat ifadesi değişti, yavaşça gözlerini açtı.

"Günaydın..." ağzında geveleyerek konuşuyordu, bir anlığına onun ne kadar güçlü olduğunu unutmuştum. Beni çekip yerlerimizi değiştirerek göğsüne yasladığında Jungkook'a sorulmaktan başka çarem yoktu.

Ayrıca hava soğuktu, böylesi ikimizi de daha sıcak tutacaktı.

"Erken kalkmamız gerektiğini söylemiştin." dedim çenesini kafamın üzerine koyduğunda.

Ne yapıyoruz biz? Bu kadar yakın olmak doğru mu?

"Kalkarız birazdan. İyi uyudun mu?"

"Hmmhm."

Bir insanın sabahın ilk saatlerinde bile bu kadar güzel kokması mümkün değildi. Artık bunun parfüm değil de kendine ait has kokusu olduğunu düşünecektim. Her zamanki gibi o acı olmayan baharatlı kokusu mayıştırıyordu. Normalde bu kadar uykumu aldığım bir sabah tekrar uykuya kapılmazdım fakat her geçen saniye gözlerim ağırlaşıyordu.

Normalde Jungkook'la bu sekilde sarılıp uyuma fikrine şiddetle karşı çıkardım, dün gece de demişti iki yetişkin erkeğin aynı yatakta uyumasında bir sorun yoktu fakat bu fazlaydı, bu çok fazla.

Fakat itiraz edemiyordum, uyum sağlamaktan başka bir şey yapamıyordum.

Ve kaçınılmaz son çabuk geldi, bilincim biraz önce uyanmış olmama rağmen tekrar kendisini uykuya bıraktı. Fakat ne yazık ki sabah uykularıyla aram pek iyi sayılmazdı, mutlaka kabus görürdüm.

O gün de bu klasik değişmedi.

Sandaldaydım.

Kocaman bir denizin ortasında onunla birlikte oturmuş kürek çekerek bizi bir yere götürüyordum. Genç kız ise kibarca oturmuş, dizinin biraz altında kalan okul eteği rüzgarda açılmayacak şekilde dizlerini kırmış etrafı izliyordu.

Buraya onun haricinde iki kişiyi getirmiştim daha önce, biri Jungkook biri de Harin.

Onunla konuşmak istiyordum, onun cevap vermemesine alışkındım fakat bu sefer ben de konuşamıyordum. Sanki ağzım yoktu, sadece gözlerimle onu izliyor ve kürek çekiyordum.

O ise bana karşı bir merak duyuyormuş gibi inceliyordu beni, baştan aşağı her bir detayıma kendi içinden eleştiri yapıyordu sanki. Ten rengi soluktu, hatta yeşil. Gözlerindeki merak ben kürek çekmeyi bıraktığımda yokoldu, ifadesizce yüzüme bakmaya başladı bu sefer.

Geceyarısı Duası || TaekookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin