yirmi altı.

283 43 25
                                    

TAEHYUNG

Taegi'nin ağabeyi olmak için hiçbir zaman fırsatım olmadı.

O çok küçükken terk etmiştim kasabayı, kendi hayatım birine ağabeylik yapmaktan çok daha önemliydi o sıralar. Sonra geri döndüm, beni liseli bir ergen karşıladı.

Hayatının ilk on altı yılını tamamlamış bir insan.

İki yabancıydık. Onun üzerine söz söylemeye hakkım yokmuş gibi hissettim, onu korumak için bile olsa hiçbir şey yapmaya hakkım yokmuş gibi.

Çünkü daha önce yapmamıştım.

Onun hayatı hakkında hiçbir fikrim yoktu, belki de bir ağabeye çok ihtiyacı olduğu zamanları olmuştu, ben o sırada ya Seul'da sürtüyor ya da hapishanede yatıyordum.

Her türlü o zaman yanında olamadıysam bundan sonra da hakkım yoktu.

Böyle düşünüyordum.

Jungkook'un elini dizimde hissettiğimde kafamı camdan çekip ona baktım.

"Sakin ol, geldik sayılır."

Kafamı salladım.

Annemi aradığımda sesi perişandı, tüm gece beni aramış ve ulaşamamıştı. Hastanedeydi ve Taegi yoğun bakımdaydı.

Yüksek dozdan neredeyse ölüyordu.

Nasıl olur da fark etmem?

Nasıl olur da uyuşturucu kullandığını fark etmem?

Ot çektiğini fark ettiğimde üzerine düşüp soru sormalıydım, neden o çocuğa güvendim? Neden yanlış bir şey yapmayacağından bu kadar emindim ki?

Hastanenin önüne geldiğimizde Jungkook arabayı bulduğu ilk yere park etti.

"İstersen dışarıda bekleyebilirim." dedi.

Kafamı sağa- sola salladım.

"Lütfen beni yalnız bırakma."

"Bırakmam," beni göğsüne bastırıp sarıldı, "Bırakmam sevgilim."

Arabadan indik, hastanenin içine belki 3 belki 4 adımda girebilirdik fakat yol bana o kadar uzuyordu ki, sanki sonsuza kadar yürüsem ulaşamayacakmışım gibi hissediyordum.

En sonunda kendimi hasta kayıtta buldum, Jungkook hemşirenin biriyle konuşuyor Taegi'nin hangi katta olduğunu öğreniyordu.

"Gel," dedi beni üst kata sürükleyerek. Çok büyük bir acı yaşadığımı sanıyordum, ta ki koridora çıktığımda annemi görene kadar. Tüm dünyam işte o zaman yıkıldı.

Beni kollarının arasına aldı. Ağlamaya başladı.

"Benim oğlum nasıl uyuşturucu kullanır?" diye sordu, "Anlamıyorum Taehyung, anlamıyorum!"

"Belki biri vermiştir, belki ne olduğunu bile bilmiyordu-"

"Durum öyle değil." Saeyun'un sesini duydum. Ali'ye sarılmış bir şekilde oturuyordu, üzerindeki önlük ve kartından hala mesai yaptığını anladım. "Hasan şu an diğer iki çocuğun ifadesini alıyor, gelince sana durumu  anlatır."

"Nasıl yani?"

Saeyun gözleriyle Ali'nin kolunu işaret etti, iğne izleri vardı.

Bu çocuk daha on üç yaşındaydı.

"Sen Seul'den bu kadar hızlı nasıl geldin?" diye sordu babam, onlara Seul'e bir arkadaşımı ziyarete gittiğimi söylemiştim.

Ona baktım, bitmiş görünüyordu. Bana bakmıyor, öylece duvarı izliyordu.

Geceyarısı Duası || TaekookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin