Merhaba, ben geldim.
Bu evrende de şahsım adına yazmak çok kolay, seri seri bölüm yazabiliyorum o yüzden. Umarım sizler de memnunsunuzdur durumdan.
Oy verdiysek, yorum yapmayı unutmadan başlayabiliriz.
Keyifle okumanız dileğiyle.
🖇️
"Baba," diye mırıldandım sessizce. Neden sessiz olduğumu da bilmiyordum ve bunu babam sorsa ona ne cevap vereceğimi de öyle. "Yavuz'u buraya gelmeden araştırdın mı?"
Babam kitap okurken taktığı gözlüklerini yavaşça çıkardığında kitabı da gözlüğüyle beraber bahçedeki masanın üzerine bıraktı. Ellerini ensesine sarıp geriye doğru yaslandığında sanki bu soruyu sormamı bekler gibiydi.
"Araştırdım," dedi hiç uzatmadan.
"O zaman neden onu tanımıyor gibi yaptın?" dedim bu defa. Ay ışığının ve sokaktaki lambaların ışığı vuruyordu bahçeye. Çok güzel loş bir ortam sunuyordu. Bir de esen rüzgar vardı ki insanın bahçeden içeriye giresi gelmiyordu. Babam zaten evde durmayı sevmediğinden kendini hemen bahçeye atmıştı. Saçımı kulağımın arkasına sıkıştırdım hızlıca. Gözlerim babamın üzerindeydi ama babamla göz göze gelmekten de çekiniyordum aynı esnada.
"Bir baba olarak kendimi ağırdan almam lazımdı," dedi. Kendi kendine güldüğünde kırışan yanaklarına ve göz çevresine baktım.
"Neye ağırdan alacaksın ki baba?" dedim bilmiyormuş gibi. Basbayağı sevgili sanıyordu bizi.
"Onu da senden duymak niyetim ama yok," dedi dudaklarını büzerek. "Tık çıkmayacak senden belli ki."
"Bir şey olsa söylerdim de yok ki bir şey," dedim içime derin bir nefes çekerek. "Yeni tanıştık zaten, kızı sayesinde." Kirpiklerimin altından hızlıca bir bakış attım çaktırmadan. "Sonrasında da bu olay yaşandı." İki haftayı biraz geçiyordu benim Yavuz ile tanışmam. İki haftaydı ama görüşmemiz bir elin parmak sayısını geçmezken sanki bir o kadar da çoktu. "Zaten bir daha denk geleceğimizi de sanmıyorum," diye devam ettim parmaklarımın arasına aldığım peçeteyi koparmaya başladığımda. "Göreve gidecekmiş, duydun sen de."
"Dönünce denk gelirsiniz siz de," dedi.
"İnşallah," dedim. Dedim ama ben dedikten sonra dank etti babamın sözleri ve benim verdiğim cevap. Toparlayamayınca da susmak mecburiyetinde kaldım.
"Temiz bir delikanlı," dedi aradan geçen sessizliği bölerek. "Kendini ifade etmesi, konuşması, hal ve hareketleri. Çok efendi, belli." Başımı salladım yavaşça aşağı yukarı. Öyleydi. Bu benim için su götürmez bir gerçekti. "Karısını da çok erken kaybetmiş," dedi babam. Bu defa başımı daha da yavaş salladım aşağı yukarı. "Zor, çok zor. Allah sabır versin."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
VUSLAT
Aktuelle Literatur"Ben..." diye kekeledim avcumun içinde tuttuğum künyeyi bırakıp geriye çekilmeye çalıştığımda. "Asya," diyerek tuttu elimin üzerini. Künyesini tutan ben, benim elimi tutan Yavuz'du şimdi. "Sen de hissediyor musun?" "Neyi?" dedim kısık çıkan sesimle...