17. Bölüm

14.3K 944 119
                                    

Ben geldimmmmm.

Girişi bile özlemişim vallahi.

Keyifle okumanız dileğiyle.

🖇️

Gözlerimi kaşıyarak çantama uzandım. Gece geç yatarsam olacağı buydu ama uzun zaman sonra dertsiz tasasız olduğumdan okuduğum kitaba dalıp uyumayan bendim. Şimdi de ağzım esnemekten acımış gözlerim ise etrafında oluşan kırmızılıkla beni hasta gibi yansıtıyordu. Dış kapıyı açıp soğuk havanın yüzüme çarpmasıyla boynumu içe doğru kıvırdım. Kapıyı arkamdan kapatıp kilitlerken rüzgar sebebiyle bahçe kapısı sertçe çarptı. Anahtarı çantamın içine atıp arkamı dönerken önümdeki karaltı sebebiyle başım eğikken gözlerimi kaldırarak baktım. Buram buram burnuma çalınan koku eğdiğim başımı kaldırmama sebep olduğunda karşımda, sabahın bu saatinde ve bunca ayazın ortasında mermerden sert duruşa sahip olan Yavuz'u görmeyi elbette beklemiyordum. Şaşkınlığım yüzümdeki mimiklere yansırken anahtarı çantanın içine adeta fırlattım. Tek odağım Yavuz'du ve onun gülen yüzü.

"Günaydın," diye konuştu. Sesinde güzel bir dinginlik vardı. Sesi bir aile sofrasında, karnı yemeklerle değil sevgiyle ilgiyle doymuş bir çocuğun yük değil hediye gibi görüldüğü o yerde kalbinin huzurlu atışı gibiydi. Sanki Yavuz'un sesinde güzel bir günü geride bırakmış tüm yüklerden arınmış sakince denizi izlerken insanın etrafını saran o kutsal his vardı. Ben daha bir gözümü tam açamayacak kadar kendime gelememişken, Yavuz çoktan kendine gelmiş yetmemiş bana gelmişti.

Ellerim iki yanıma düştüğünde kendimi adım atarken buldum. Alnım o geniş göğsüne yaslandı. Aldığı nefes zaten geniş olan göğsünü daha da genişlettiğinde bedenimin etrafında güçlü kollarının varlığını hissettim. Ben Yavuz'a sığınmıştım ama o beni tamamiyle kendine çekerek daha fazlasını yapmıştı. "Günaydın," dedim. Sesim mırıltıdan farksızdı. Kollarım bedenine sarılıyken başımı geriye doğru atarak ona alttan alttan baktım. "Sana gün çoktan aymış görünüyor, yüzbaşım?"

Burnundan verdiği nefesle güldüğünde belimin etrafına sardığı kollarının tutuşunu güçlendirdi. "Sevgilimi okula bırakmak istedim," dedi oldukça masum çıkan sesiyle. "Malum, burada olduğum günler sayılı." Buna diyecek bir sözüm olmadığı için susmayı tercih ettim. "Ayrıca," diyerek başını eğdi aşağı doğru. Alnı alnıma değene kadar bunu yapmaya devam etti. "Sana geleceksem gece bile aydınlık olur. Gün bugün aymıyor yani. Benim günüm seni tanıdığımda aydı. Şimdi sonsuz bir aydınlık var hayatımda." Burnunu burnuma sürterek kendini geriye çekti. "Yani sen." Tek gözünü kırparak söylediği söz anında yüzümde geniş bir gülümsemeye neden oldu.

"Sabah sabah ne güzel şeyler söylüyorsun öyle..." Daha şimdiden pamuk gibi olmuştum resmen.

"Sabahı gecesi yok yavrum," dedi kolunu omzuma atıp beni yanına çektiğinde. O adım atınca bende atmak mecburiyetinde kaldım ve bahçede ilerlemeye başladık. "Söyletene bakacaksın."

"Beni okula bırakmak için mi uyandın gerçekten?" dedim hâlâ üzerimden o şaşkınlığı atamadığımdan.

"Okula bırakmak bahane," diyerek hızını bana göre ayarladı. Normalde onun attığı bir adım benim iki adımıma eşti lakin o hem aynı anda aynı adımı atmamızı, hem de adımlarımızı eşitlemeyi tercih etti. Bu yaptığı uykusuzluktan açılmayan gözlerimin gülümsemekten açılmamasına denkti. "Ben seninle az vakit geçirdiğimizi düşündüğümden her anında yanında olmaya çalışıyorum."

"Güne nasıl güzel başladık, nasıl güzel!" Utanmasam zıplayacaktım olduğum yerde. Çünkü Yavuz, asla unutmuyordu. Aramızda konuşulan ne varsa onları daima aklında tutuyordu. Ben onun elini tuttuğumda aramızda geçen konuşmalar sanırım onun için bir milad olmuştu çünkü karşımda kendini geriye çeken o Yavuz yoktu. Aksine, varlığını bana bahşeden Yavuz vardı.

VUSLAT Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin