Ben geldim!
Ay vallahi fırsat buldukça yazıyorum, güzel oluyor böyle.
Bebeklerim, aranızda kitap kapağı yapmayı bilen var mı? Vuslat için kapak değiştirmek istiyorum ama ne dersiniz? Güzel çift fotoğrafı varsa onu da bana iletebilirsiniz.
Bol bol yorum yaparak bana destek olmayı unutmayın. Yorumlarınızı okurken, diğer bölümü yazmaya başlarım bu sayede.
Keyifle okumanız dileğiyle!
🖇️
Kaşlarım çatıldığında Yavuz bundan hiç etkilenmedi. Telefonu kapatıp elimde sımsıkı tuttum. "Sen..." Doğru kelimeleri arıyordum. "Benimle konuşmadan, babamla mı konuştun?"
Başını bir kez aşağı doğru eğdi. Yaptığından pişman değildi. Bu iyiydi ama önce benimle konuşsa her şey daha iyi olabilirdi.
"Bana sordun mu?" dedim dişlerimi sıkarak. Üzerine doğru bir adım attım. "Sen bana evlenmek istediğimi sordun mu?"
"Gönül eğlendirmiyorum Asya," dedi ciddiyetle.
"Ben de gönül eğlendirmiyorum ama böyle değil," dedim tane tane. "Böyle olmaz... Bana gelmeden, benimle konuşmadan babama gitmek ne demek ya?"
"Doğru olduğunu bildiğim bir şeyi yaptım ben," dedi geri adım atmadan. "Pişman değilim Asya. Her şeyi göze alarak gittim ben babana. Onun haberi olmadan, izni olmadan bu kapıdan içeriye adım atmayacağıma yemin ettim giderken. İznimi aldım. Şimdi sırada senin gönlünü almak varsa onu da alırım." O da bana doğru bir adım attı. Boyu o kadar uzundu ki başımı geriye doğru yatırmak zorunda kalıyordum. "Ben bunu kaybetmek istemiyorum," diye açıkladı kendini. Elini ikimizin arasında kalan küçük boşlukta salladı ileri geri. "Bu çekimi, seni kaybetmek istemiyorum. Ben evlenmiş, eşini toprağa vermiş bir adamım. Elbette gideceğim babana. Elbette açıklayacağım kendimi. Elbette iznini alacağım seninle görüşmek için. Benim bir kızım var, Asya. Elbette hepsini babana ilk ben söyleyeceğim. Seni sorularla bunaltmasın kimse. Ben buna göğüs gererim. Sorulara cevap veririm. Gittim, evet. Bir gram pişman değilim. Bir kez olsun acaba mı demedim, seni karşıma almak pahasına gittim. Doğru."
"Evlenmiş olman, kızının olması sorun olur mu sanıyorsun?" Kaşlarım hiddetle çatıldı. "Beni karşına alacağını bile bile, belki sana sırt döneceğimi bile bile nasıl yaparsın ya? Benimle konuşsaydın ya önce! Bana deseydin babanla görüşmek istiyorum diye. Ben de gelirdim seninle, hatta Nazlı'yı da alırdık. Tanıştırırdım seni ailemle. Babamı zaten biliyordun, anneme götürürdüm seni. Ahsen ablama, Emre abime götürürdüm." İşaret parmağımı kaldırdım yüzüne doğru. "Bu defa yanlış kayaya tosladın, yüzbaşı. Bu defa sen yanlış ata oynadın."
"Kızabilirsin," dedi sakinlikle. Yüzüne kaldırdığım parmağıma baktı. "Vuracaksan yine vurabilirsin, benim için problem yok. Çat kapı gideceğime, ailenin ortasında kucağımda kızımla sorulan sorulara cevap vereceğime önceden gittim. Evet, belki sana sormam lazımdı ama yapmadım. Ben sana alışmadan, ben sana karışmadan babanın bizim ilişkimiz hakkında ne düşündüğünü bilmek zorundaydım."
"İlişki, öyle mi?" Güldüm fakat keyifsiz bir gülümsemeydi bu ve bunu çok iyi biliyordu. "Bizim aramızda adı konulmuş bir şey mi var, Yavuz? Ben mi kaçırıyorum yoksa bir şeyleri?"
"Adı konulmuş, konulmamış her şey var aramızda," diye bastırdı. "Evet, ilişki. İster sevgililik de, istersen flört istersen takılma. Sana sordum ben. Bu çekimi hissediyor musun dedim. Sadece çekim mi var sanıyorsun? Atmıyor mu kalbin dört nala koşan bir at gibi, kesilmiyor mu nefesin saatlerce oksijene hasret kalmış gibi, sızlamıyor mu ya yüreğin? Bir ben mi yaşıyorum bunları?" Gözlerini kapatıp derin derin nefesler alıp verdi. "Kızdın... Kızdığın için hıncını çıkarıyorsun şu an. Biliyorum. Anlıyorum... Yapma. Benim içinde kolay olmuyor Asya, anla bunu. Ben herkesin gözünde sevdiğini toprağa vermiş bir adamım. Kızını kucağına aldığında eli boş kalmış bir babayım. Ailenin buradaki söylentileri duyma ihtimali bile bizim aramıza köprüleri sokacak. Ben bunu yok etmek için gittim. Ben haysiyetsiz bir adam değilim, tecavüzcü bir puşt hiç değilim. Beni sen öyle görmedin ya ailen? Sana bunu açık açık soramazlar ama tedirgin olurlar. Sen tedirgin olursun, senden bana geçer." Baktığımız yer aynı değildi lakin sözlerinde de haklıydı. Babam duymuştu mesela buradaki söylentiyi. O da inanmamayı tercih etmişti ama annem belki gerçekten tedirgin olacaktı. Haklılığı havaya kalkan parmağımı indirmeme sebep oldu. "Eğer yine kalbini kırdım diye kalbimi söküp atacaksan eyvallah. Ben buna da şükür demeyi bilirim."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
VUSLAT
Ficción General"Ben..." diye kekeledim avcumun içinde tuttuğum künyeyi bırakıp geriye çekilmeye çalıştığımda. "Asya," diyerek tuttu elimin üzerini. Künyesini tutan ben, benim elimi tutan Yavuz'du şimdi. "Sen de hissediyor musun?" "Neyi?" dedim kısık çıkan sesimle...