Merhaba...
Final bölümümüz ile karşınızdayım. Bazen özledik, bazen kızdık sitem ettik, bazen hep birlikte bir satırda paramparça olurken bir satırda yeniden umut ettik.
Yol arkadaşlığınız için sonsuz teşekkür ederim. Hepiniz iyi ki varsınız ve inanın, sizi çok seviyorum.
Kısaydı zaten, biliyorsunuz. Gerçekten bana göre bitmesi gereken o yerde bitti ve ben bundan mutluyum. Elbette onları daha çok okumak isterdiniz, bunu ben de isterdim ama hayal etmekte bizim elimizde. Mesela Ahsen hâlâ karşıma geçiyor ve bana bir şeyler anlatmaya devam ediyor sanki. Böyle hissediyorum ve böyle hissettiğim için Sarmaşık evreninden kopamıyorum. Hoş... Kopmak istediğimi de artık sanmıyorum çünkü zamanı geldiğinde son noktayı koyacağımız Ahenk ile karşınızda olacağım, olacağız. Sarmaşık evreninde gördüğümüz isimler bu kez Ahenk isimli kurguda buluşacaklar bizim için. Zaten sonrasında bir süre ara vermeyi planlıyorum.
Yoruldum epey. Yazmaktan değil sakın yanlış anlamayın. Yazmak benim için nefes alıp vermek gibi. Hisleri sizlere geçiremiyor olabilirim bu kesinlikle benden kaynaklı bir sorun, yine de çabalıyorum. Yazmayı, okumayı inanılmaz seviyorum. Sadece eskisi kadar her şeyi aynı zaman diliminde yetiştiremiyorum. Belki de büyüyorum.
Hep yanımda olan kişiler var aranızda, sizleri çok ama çok seviyorum. Son kez beraber olacağımız bu satırlarda bana unutulmaz bir gece yaşatın lütfen. Yorumlarınızı merakla bekliyorum.
Son kez, keyifle okuyunuz...
🖇️
Olduğumuz yerden bazen ilerisi gözükmezdi fakat bu sorun değildi, yürüyerek bir yolu öğrenebilmek mümkündü. Ben yürüdüğüm yolda tanışmıştım yol arkadaşımla ve şimdi o yolda el ele yürümenin verdiği hazzın izahını ne yazık ki kelimelerle yapabilmem mümkün değildi. Oysa kelimelerle aram daima iyiydi. Fakat hissettiğim aşkın kudreti yanına eklenecek her kelimede basitleşecekti sanki. Bu yüzden bazen uzun uzun susardım ve izlerdim onu.
Sabahları gözlerini açarken, gözlerini açmadan beni yanına çekerdi. Yüzünü saçlarımın arasına yaslar kokumu uzun uzun içine çekerdi. Öperdi de saçlarımı, bu onun sanki sabah rutiniydi. Gözlerini kaşıyarak yataktan çıkarken adımları önce kızının odasına ulaşırdı. Ona bakar, onu sever güne tam anlamıyla ondan sonra başlardı. Elini yüzünü yıkadıktan sonra ilk işi mutfağa gitmek olurdu. Hemen bir çay suyu koyardı, bu onun kuralıydı. Uyanıksa Nazlı'nın yanına giderdi, Nazlı uyuyorsa benim yanıma gelirdi. Onun da bizi izlemeyi sevdiğini hissediyordum çünkü bazen dalgınken özellikle onun tarafından izlendiğimi hissederek kendime geliyordum.
Kahvaltı hazırlamayı seviyordu. Nazlı'yı yanına alıyor, onunla sohbet ederek güzel tabaklar yapmaya çalışıyordu. Domatesten dudak, zeytinden göz yapıyordu çoğu zaman ve bunu yapmaktan da zevk alıyordu. Asla bir zorunluluk gibi görmüyordu böyle şeyleri. Kahvaltıda sohbet etmeyi de seviyordu. Eli üzerimizde olsun istiyordu, eli değilse gözü, nefesi. Yavuz sevgisini hep göstermeyi seviyordu. Her gün, hiç sıkılmadan.
Kahvaltıdan sonra camın önünde oturmayı seviyordu. Elinde ya bir çay bardağı oluyordu ya da kahve bardağı. Nazlı'nın oyun oynamasını, koşturmasını seviyordu. Benim işe gitmem gerektiğinde Nazlı ile bana eşlik ediyordu muhakkak, ben evdeysem eğer keyfi daha çok yerine geliyordu çünkü onun etrafında dolaşıyor olmam, bazen gidip yanaklarına öpücükler bırakmam, bazen de başımı göğsüne yaslayarak orada soluklanmama bayılıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
VUSLAT
General Fiction"Ben..." diye kekeledim avcumun içinde tuttuğum künyeyi bırakıp geriye çekilmeye çalıştığımda. "Asya," diyerek tuttu elimin üzerini. Künyesini tutan ben, benim elimi tutan Yavuz'du şimdi. "Sen de hissediyor musun?" "Neyi?" dedim kısık çıkan sesimle...