Geldim geldim.
Dün migrenim tuttuğu için bölüme devam edemedim, yarısı hazırdı halbuki.
Bölüm iki kısımdan oluşuyor, ilki Özgür ve Nazlı'nın geçmiş yıllarında hesaplaşması, ikinci kısım ise Özgür ve Yavuz'un hesaplaşması.
Bölümümüz önemli, dikkatli okuyalım lütfen.
Oy verdiysek bol bol yorum yapmakta anlaştıysak sizleri bölüme alayım.
Keyifle okumanız dileğiyle.
🖇️
Özgür elindeki sigaradan içine derin bir nefes çektiğinde kafasına geçirdiği şapkayla yüzünü gizledi. Kimsenin onu burada, Nazlı'nın gelin gittiği evin kapısında görmesini istemiyordu.
Nazlı'nın gelin gittiği ev düşüncesi elindeki sigaradan derin bir nefes almasını sağladı. Hayatın hızına yetişemediğini hissediyordu. Daha iki ay öncesinde Nazlı'nın odasının camına taş atarken yakalandığı adamın şimdi sevdiği kadının kocası olmasını anlayamıyordu.
Nazlı onu hiç sevmemiş miydi?
Önce Nazlı'nın hamileliğini duymuş, buna yalan derken bebeğin babasının Yavuz olduğunu tüm köyle aynı anda öğrenmişti. Neler olduğunu bir türlü anlamıyordu ama kalbi sanki kör bir bıçakla deşiliyordu. Hissettiği tam olarak buydu. Bir bıçak saplayıp ölmesini beklememişlerdi. Kör bir bıçakla kalbini kanırta kanırta öldürmekti ona yapılan.
Dışarıda gezmeyi seven Nazlı eve kapanmıştı. Her gün buraya gelip baktığı kapıya, diğer günlerdeki gibi duası eşlik etti. Çıksın diyordu, çıksın baksın gözlerime. Sevmiyorsa söylesin. Onun istediği cevaplardı lakin bilmiyordu ki her cevap, yeni bir soruya gebeydi.
Biten sigarasını söndürdüğünde izmariti atmak yerine kaldırımın kenarına bıraktı; diğerlerinin üstüne. Giderken toparlayacaktı bunları tek tek. Özgür sigaranın izmaritini bile ortalık yere atmazdı, önemliydi böyle konular onun için. Hoş... Sigaraya iki ay önce başlamamış gibi geliyordu ona. Sanki bu meret yıllardır onunlaydı. Nazlı'nın aksine...
Paketin içinden yeni bir dal almak için pakete uzandığında başını da eğdi önüne. İçinden çıkardığı o bir dal sigarayı dudaklarının arasına yerleştirdi. İki ayağının arasına bıraktığı çakmağı aldığında çakmağı tutuşturarak başını kaldırdı. Sigarayı yakacaktı ama yanan kendi oldu. Nazlı, evden çıkıyordu. Sigarayı da çakmağı da bir kenara bıraktı hızlıca. Oturduğu kaldırımdan ayaklandı, bir ağacın arkasına saklandı. Bu onun Nazlı ile konuşması için fırsattı zira Yavuz göreve gitmişti. Ne olduğunu da, ne olacağına da bugün karar vereceklerdi.
Nazlı; teyzesi, aynı zamanda da kayınvalidesi olan kadına bir şeyler söyleyerek bahçeden çıktığında adımlarını takibe koyuldu. Gittiği yeri anlamak çokta zor değildi. Sağlık ocağına gidiyordu. Bir eli karnının üzerindeyken diğer eli üzerine aldığı hırkayı tutuyordu. Özgür etrafta hızlıca dolaştırdı gözlerini. Kimsenin olmadığına emin olduğu vakit Nazlı'nın yanına ilerledi.
"Nazlı!" diye de seslendi hâlâ etrafta gözlerini gezdirmeye devam ederken. "Konuşmamız lazım."
Nazlı'nın adımları yavaşlamak yerine hızlandı. Belli ki konuşmak istemiyordu ama Özgür konuşmadan onu rahat bırakmazdı. Bunu da biliyordu.
"Kolundan tutup götürmemi istemiyorsan yürü Nazlı," dedi Özgür. Nazlı'nın önüne geçmiş, yürümesine de izin vermemişti. "Konuşalım."
"Konuşacak ne var Özgür?" dedi Nazlı. Sevdiği adamın parmaklarının kolunun üzerinde hareket etmesini severken şimdi bu düşünceden bile korkuyordu. Birileri görse zaten adları çıkmıştı, Yavuz abisinin başını daha fazla belaya sokmak istemiyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
VUSLAT
Fiksi Umum"Ben..." diye kekeledim avcumun içinde tuttuğum künyeyi bırakıp geriye çekilmeye çalıştığımda. "Asya," diyerek tuttu elimin üzerini. Künyesini tutan ben, benim elimi tutan Yavuz'du şimdi. "Sen de hissediyor musun?" "Neyi?" dedim kısık çıkan sesimle...