Öncelikle, bir önceki bölümün sonu için kusura bakmayın. Zaten sizi yeterince bekletmişken hızlıca yazmaya çalıştım. Saat geç olduğu için de bildirim paylaştım kimler var kimler yok diyerek. Evdeki hesap gerçekten çarşıya uymadı ve kızım uyanınca aklımdaki sahnelerin hepsi birbirine girdi. Vermek istediğim detaylar vardı veremedim. Daha çok aralarında konuşma geçecekti, her şeyin bir sebebi olacaktı ama elbette bahane olarak da algılanabilir bu durum sadece sizleri daha fazla bekletmek istemedim.
O sahneleri düzenlemek istiyorum, düzenleyince bunu da size bildiririm. Ha şöyle bir şey var, belki de düzenleyemem çünkü gerçekten vakit bulamıyorum.
Sizleri bölüme alayım, Asya'nın evinden devam ediyoruz.
🖇️
"Kim?" Özgür, bunun cevabını yana yakıla aradığından olsa gerek nefesini toparlayarak kendine gelmeye çalıştı. Yüzündeki ıslaklığı koluna sildi küçük çocuklar gibi, burnunu çektiğinde yüzünü sıvazladı. Sanki bak ben dağılmadım iyiyim der gibi davranıyordu.
"Bilmiyorum," dedi Yavuz. Hoş, bilse de bunu Özgür'e söyler miydi bundan emin değildim. Sadece bu zalimliği yapan her kimse hem bu dünyada hem ahirette huzur bulamasın diyordum. Bir kişinin değil, birçok kişinin hakkına girmişti. Nazlı ile Özgür ayrılmıştı, Özgür bunu geride bırakamamıştı ve Yavuz ile hep bir çatışma halindeydi. Nazlı'nın abisi Kemal, kendi kuzenine diş bilemişti. Yavuz, onurlu bir türk askeri, adının yanına gelen her sıfatla darbe üstüne darbe almıştı. Bunlar ilk akla gelendi. Nazlı'nın ailesi ayrı, Yavuz'un ailesi ayrı, Özgür'ün belki ailesi ayrı hasar almıştı bu durumdan. Bir de küçük Nazlı bir bebek vardı ortada. Bunların hesabını nasıl verecekti bunu yapan her kimse, hiç bilmiyordum.
"Araştırmadın mı?" Özgür, hâlâ medet umarcasına sorularını dile getiriyordu. "Buradan birisi mi?" Dudaklarını ıslattı fakat dudakları çatladığı için kan oturmuş dudaklarından yalnızca kan tadı alırdı. "Nazlı, o bir şey söylemedi mi sana hiç?"
"Söylemedi Özgür," dedi Yavuz. Sesi bir tık yüksekti ama bunu Özgür'ün anladığını düşünmüyordum. "Kim, bilmiyorum. Araştırıyorum ama bulamadım. Bunlar çok önemli detaylar değil, önemli olan bir nokta var onu da şimdi seninle konuşacağız ve bu meseleyi açılmamak üzere kapatacağız."
Yavuz'un dikte edercesine söylediği sözler Özgür'ü sessizliğe ittiğinde başını bu durumdan hiç memnun olmasa da aşağı yukarı sallayarak bir onay vermiş oldu.
"Nazlı," Yavuz'un adından çıkan isimle Özgür başını aniden kaldırdı. İsmi bile onu böylesine etkilerken aşkının sonsuzluğu ve yarım kalışı benim içime oturdu. "Benim kızım Özgür." Sevdiği kadını değil, onun kızı olan Nazlı'dan bahsediyor olmaları Özgür'e bu defa bambaşka bir duygu bahşetti. Ben bile tanımadığım halde herkesten küçük bebeğin tıpkı annesine benzediğini duyuyordum. Karşımda duran iki adam, bunun elbette farkındalardı ve kim bilir, Özgür'ün ellerinin titremesinin sebebi de belki bu benzerliktir. "Bunu böyle kabul edeceksin. Sağda solda, olur ya sağlam kafayla değil belki ama sarhoşken birine bir şey söylersin, bu yayılır, benim kulağıma gelir... İşte o zaman helal etmem sana hakkımı. Şimdi benden af diliyorsun ya, dileme. Sadece bu bildiklerini bilmiyorcasına unut, sorgulama, deşme. Ben Nazlı'ya bir söz verdim, kızın bana emanet dedim. Beni de Nazlı'nın karşısında mahcup etme, Özgür."
İşin elbette başka bir boyutu daha vardı. Bu elem hadise duyulsa Nazlı'nın ailesi tarafından, pek ala bir dna testi isteyebilirlerdi. Biyolojik babasının Yavuz olmadığı anlaşıldığında teşekkür edecek, sen bizim kızımıza ve torunumuza sahip çıktın demeyeceklerdi. Belki torunlarını almak isteyeceklerdi, belki de çok daha kötüsünü yapacaklardı. Yavuz bu yüzden duyulmasın isterken çok haklıydı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
VUSLAT
Narrativa generale"Ben..." diye kekeledim avcumun içinde tuttuğum künyeyi bırakıp geriye çekilmeye çalıştığımda. "Asya," diyerek tuttu elimin üzerini. Künyesini tutan ben, benim elimi tutan Yavuz'du şimdi. "Sen de hissediyor musun?" "Neyi?" dedim kısık çıkan sesimle...