08

678 50 40
                                    

Olumsuzlukları sevmezdim. 'Hayır' cevabını sevmezdim. Zorlukları sevmezdim. İstediklerimin anında gerçekleşmemesini sevmezdim. Bana şımarık diyebilirdiniz, burnu havada diyebilirdiniz ve açıkçası umrumda olmazdı. Elimden gelen bir şey yoktu, babam ünlü bir doktor, annemse prestijli bir aileden geliyordu, kendi ailesinden ona kalan bir moda şirketinin yöneticisiydi. Bu kadar ünlü olmadan öncesinde de hayatım çok farklı değildi.

Yediğim önümde, yemediğim arkamdaydı. Tek çocuk olduğum için üzerime titrenir, bir dediğim iki edilmezdi. Bunun avantajları çok fazlaydı, daha fazlasını istememiştim, sadece şansım sayesinde bu kadar ünlü olabilmiştim. Küçüklüğümde hep dünyaca tanınan bir şarkıcı olma hayalini kurardım, bu hayal bana onca imkanın içinde hayal gibi hissettirebilen tek şeydi. Bu yüzden bazen geceleri sabaha kadar bunun hayalini kurardım. Ama bu da hayal olarak kalmadı. Sonucunda istediği her şeyi elde edebilmiş biriydim. 

Birinden hoşlanıyorsam, o kişinin de benden hoşlandığına adım kadar emin olurdum. Hiçbir zaman hatırlamıyorum ki, birileri için çabalamış olayım. Öyle ki zamanla bu tavır üzerime yapışmıştı, insanlara mesaj atma zahmetine bile girmez olmuştum. Çok istiyorlarsa, onlar yazarlardı. 

Hayatımın hep istediğim şekilde gitmesinin tabii ki de dezavantajları da vardı. Olumsuz herhangi bir olayda hemen stres oluyor ve fark etmeden psikolojik olarak çöküyordum. Her şeyi kontrolüm altında tutma isteğim o kadar baskındı ki, bazen nefes alamadığımı hissediyordum. Sanki hayatımı belirli bir şekilde yaşamak zorundaydım ve aksi herhangi bir şey yoluma çıkarsa başıma büyük belalar gelecekti.

Ve şu an, tam olarak öyle anlardan birindeydim. Mükemmmel olacağını düşünerek bir anlaşma imzalamıştım ve sonucunda saçma salak ego savaşlarına girdiğim 9 yaşında bir furbolcuyla uğraşıyordum. Saçma duyuluyordu biliyorum, ama gerçek olan da buydu zaten. Her şey çok ama çok saçmaydı.

Şimdi de bu çocuk hakkında koca bir röportaj vermem gerekiyordu ve bana yardımcı olmayı seçmiyordu. 

Resmen hakkında öğrenmem gerekenleri listelemişlerdi. Sabah ne yediğini, günlük kaç kalori aldığını, günde kaç saat antrenman ve spor yaptığını, özel hayatında nasıl bir insan olduğunu, çocukluğuna dair anılarını, ailesiyle ve arkadaşlarıyla iletişimini, izin ve tatil günlerini nasıl geçirdiğini, hayatında bir kız arkadaşı olup olmadığını öğrenmem gerekiyordu.

Bana yardımcı olmayacağını zaten biliyordum ama ben yine de bir hafta boyunca peşinde dolanmaktansa baştan soruların cevabını vermesi için diretecektim. Belki fazla çeneme dayanamaz ve pes ederdi, ben de bir hafta boyunca rahatıma bakardım.

Tam yarım saattir soyunma odasının önünde oturmuş, Aptal Pablo'nun iki parça formayı üzerine geçirmesini bekliyordum. İçeride ne yaptığını anlamakta güçlük çekiyordum, sadece iki parça kıyafet giyinecekti. Bu kadar uzun süren şey ne olabilirdi, anlam veremiyordum. İçimden bir ses bunu gıcıklığına yaptığını söylese de, şimdi sinirlenmeyecektim. 

34. dakikanın sonunda içeriden çıktığında, "Sonunda!" diyerek sitemimi belirttim. "34 dakikadır içeridesin?"

Omuz silkip cevapladı. "Tiktok izliyordum." Ben kapıda beyefendiyi bekliyordum ve o içeride tiktok mu izliyordu? Delirmemek için büyük çaba sarf ediyordum, ama bağırmam ve sızlanmamın onu sadece mutlu edeceğini bildiğim için kendimi tutuyordum.

"Bana bak, Gavi. Sen bana bu listedeki soruların cevaplarını ver, sen de kurtul ben de kurtulayım."

"Bunu neden yapayım?" Çünkü benden nefret ediyorsun aptal çocuk, diye geçirdim içimden.

"Sen benden haz etmiyorsun, ben de senden. Neden bir hafta boyunca birbirimizi görmek zorunda kalalım?" O büyük adımlarla ve hızlıca yürürken ben yanında adeta koşarcasına hızlı yürüyordum.

control, pablo gavi.Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin