09

711 50 45
                                    

Antrenör sahanın kenarından düdüğü çaldığı sırada güneş yeni tepeye çıkıyordu. Günlerden çarşambaydı, sabah saatlerinde düzenlenen antrenmanı izliyordum, gözümse sahanın tam ortasındaki 30 numarayı giyen Pablo'daydı. 

Yalan yok, çok iyi bir oyuncuydu. Bu yaşta bu kadar başarılı olmasını anlayabiliyordum, söylenen kadar vardı. İzlediklerimden çıkardığıma göre, en önemli özelliği hızıydı. Birinci olarak hızlı koşuyordu, ikinci olarak çok hızlı düşünüyordu ve üçüncü olarak çok hızlı bir şekilde doğru kararı verebiliyordu.

Oldukça da hırslıydı, antrenmanları bile çok ciddiye alıyordu ve sanki şampiyonlar liginde oynuyormuş gibi bir hırsla oynuyordu. Kendini daha da geliştirmeye olan büyük isteğini ve futbola olan tutkusunu onu sadece 15 dakika izlerseniz anlayabilirdiniz. Ne kadar yetenekli ve gelecek vaad eden bir oyuncu olduğunu onu bir kere futbol oynarken izleyen herkes anlayabilirdi.

Bir gol daha attığında yüzünde oluşan kendini beğenmiş sırıtışı uzaktan da olsa seçebiliyordum, bu antrenmanın başından beri attığı ikinci goldü. Genç yaşında bu kadar iyi top oynuyor olmasının ona kattığı egoistliği de yeteneği gibi kolayca fark edebilirdiniz. Ellerini havaya kaldırarak takım arkadaşlarına koştu ve hepsine birer beşlik çaktı. 

Bakışımı hissetmişçesine antrenmanın ortasında bana doğru baktı ve dudaklarında başka birinin görse masum bir tebessüm olduğunu düşüneceği türden bir gülümseme belirdi, ama ben tabii de bunun öylesine bir gülümseme olmadığını biliyordum.

Bakışmamız devam ederken formasının eteğinden tutup yüzündeki teri silmek için kullandı ve bu benim yüzümün iğrentiyle buruşmasını sağladı. Yüz ifadem ona komik gelmiş olacak ki küçük bir kahkaha attığını gördüm. 

Tekrar düdük çaldığında bu antrenman maçının ilk yarısının bittiği anlamına geliyordu. Gülümsemesi hala yüzündeyken bana doğru koşmaya başladı. 

"Demek beni antrenmandayken izleyip, destekleyeceğin kadar seviye atladık. Bunu bir aşk itirafı olarak alıyorum."

Samimiyetsizce sırıtıp gözlerimi devirdim, "kesin öyledir" dercesine başımı aşağı yukarı salladım. "Bilmiyorsun sanki niye izlediğimi."

"Sinek mi vızıldıyor?" Etrafına bakıp sinek arıyormuş gibi rollere girdi, ben bu performansa bir oscar verirdim açıkçası. Gözleri beni bulduğunda konuştu, "Ah, senmişsin."

Tekrar gözlerimi devirdim, ama ufaktan da sırıttığımı gizlemeye çalışıyordum. Her ne kadar benle dalga geçiyor olsa da, bundan keyif almaya başlamıştım. Bana göre garipti ama belki de ben çok fazla takıyordum, belki de sadece ona uyum sağlamalıydım. 

"Bana bak, şike yaptığını ve torpilli olduğunu söylerim, o zaman görürsün sineği."

Gülüp cevapladı, "Sence benim takımım için çalışan bir yazar bunu yazar mı?"

Düşününce haklıydı ama yine de altta kalamazdım. "Niye yazmasın? Benden onlar istediler senin hakkında röportaj vermemi."

Göz devirme sırası ondaydı. Antrenör tekrar oyuncuları sahaya çağırmak üzere bağırdığında, arkasına doğru adımlar atarken bana da yüzündeki gıcık gülümsemesi ve gıcık cümleleriyle veda etmeyi de es geçmemişti. "İyi bir fan ol ve benim için tezahürat yap. Belki o zaman sıradaki golümü sana atfederim." 

Arkasını dönüp koşmaya devam ederken arkasından bağırdım. "Rüyanda." Yüzümdeki aptal gülümseme maç başladığında yavaşça soldu. 

Yaklaşık 20 dakika sonunda Pablo bir gol daha atmıştı. Golü attıktan sonra bana döndü ve elinde bir ok ve yay varmış gibi yaptı, ve oku bana doğru fırlattı. Ben de onun rolünü devam ettirip, karnıma ok saplanmış gibi davrandım. Ardından ikimiz de güldük ve onlar maça devam etti. 

control, pablo gavi.Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin