12

678 38 48
                                    

Barcelona binasına son girişimden bu yana tam altı gün, tüm macera başlayalı ise bir ay geçmişti. Bugün bir youtube videosunun seslendirmesini yapmam gerekiyordu, bu yüzden Maria ile birlikte yola koyulmuştuk. 1 aylık ısrarlarım sonucunda benimle beraber gelmesi için onu ikna edebilmiştim.

Yani anlamıyorum, kim istemezdi ki dünyaca ünlü bir futbol takımıyla tanışmayı?

Maria'yla beraber Barcelona kulübünün binasına varmış, kurgu odasının önünde oturmuş bekliyorduk. Maria'nın da benimle gelecek olmasının heyecanıyla biraz fazla acele etmiş olsam gerek, bize söylenenden yaklaşık kırk beş dakika öncesinde oradaydık. 

Maria'ya buradaki kafeteryaya benzeyen yere gidip bir şeyler atıştırabileceğimizi söylediğimde o da bunu onayladı ve beraber en alt kata, kafeteryanın olduğu yere, indik. Ben kendime bir kahve doldurup limonlu cheesecake almıştım, o da bir kahve ve kruvasan alıp karşıma oturdu. 

Ona anlatmam gereken bir sürü şey vardı, bunu biliyordum. Çoğu zaman yorgun olduğumu, şarkım üzerinde çalıştığımızı söyleyerek veya sonra konuşuruz diye erteleyerek anlatmaktan kurtuluyordum. O da 'bana hiçbir şey anlatmıyorsun' diyerek kızmayı ihmal etmiyordu. Şimdi boş zaman bulmuşken ve kendimi mental olarak da hazır hissediyorken her şeyi anlatmaya karar vermiştim.

En baştan en sona kadar hiçbir şeyi atlamadan uzun uzun anlattım. Sıra daha taze yaşadığımız, bana 'sülük' dediği mevzuya gelmişti.

"Pedri'den imza almıştım, gerçekten ortada hiç garip bir şey yoktu. Gayet iyiydik, hatta maçtan sonra bana teşekkür mesajı bile attı."

"Mesaj mı attı? Telefon numaranı nereden bulmuş?"

"Kimden aldığını bilmiyorum, takımdan birkaç kişide telefon numaram vardı. Onlardan almış olabilir, Pedri herkese sorduğunu söyledi. " Maria kafasını 'anladım' dercesine salladı ve ben de devam ettim. "İşte sonra, ben Pedri'yle konuşup teşekkür falan ederken yanımızdan geçti hızlıca. Seslendim cevap vermedi."

Cheesecaketen bir parça aldım ve ağzıma attım, lokmamı yutunca konuşmaya devam ettim. "Bir şey mi yaptım acaba, bana mı kızdı falan diye düşündüm. Peşinden gittim bir saat soyunma odasının kapısında bekledim beyefendiyi çıksın da konuşalım diye."

Maria gülerek konuştu. "Her küçük ayrıntıyı anlatmana gerek yok, Sara. Bu kadar sinirlenmen de ayrıca çok komik."

"Sinirliyim çünkü, Maria. Her neyse, çıktı bu. Peşinden koştum bildiğin, ne olduğunu da anlamıyorum. Soruyorum söylemiyor, en son şu merdivenlerde bana sülük dedi, sonra ben de bıraktım peşini. Ne hali varsa görsün, ben yeterince çabaladım. Gelsin o özür dilesin. Sülük dedi ya, sülük. Anlıyorsun beni değil mi, Maria?"

Maria anlattığım şey çok garipmiş gibi bakıyordu. "Ne?" diye sordum. 

"Sevgilinle kavga etmişsin ve trip atıyormuşsun gibi abartarak anlatıyorsun, Sara. "

"Ne alakası var ya?"

"Çok alakası var, Sara. İlk önce maçta yanına gitmeler, sakinleştirmeye çalışmalar; şimdi de gelsin özür dilesin falan? Sence de trip atıyor gibi durmuyor musun?"

Söylediği şeylerde haklılık payı vardı ama ben bununla daha kendim yüzleşememişken tabii ki de sonuna kadar inkar edecektim. Zaten bu zamana kadar ona hiçbir şeyi anlatmak istemememin sebebi de buydu. Bir şeylerin garipliğini anlayacak, daha benim kendime kabul ettiremediğim hislerimi yüzüme vuracaktı. Her zaman böyle olurdu, şimdi de şaşmamıştı. "Saçmalıyorsun şu an Maria, ne demeye çalışıyorsun?"

"Pablo Gavi'den hoşlanıyor musun demeye çalışıyorum, Sara. Açık ve net."

"Tabii ki de hayır, ondan hoşlanacağımı düşünmen çok komik." Sanırım ondan hoşlanıyordum ama bunu Maria'nın bilmesine gerek yoktu. Hatta kimsenin bilmesine gerek yoktu.

"Niye, nesi varmış çocuğun?"

"Pablo… ergenlikten çıkamamış hala, onun çocukça tavırlarıyla uğraşacak değilim. " Onunla yakınlaşmadan ve aramızdaki sorunları düzeltip iyi anlaştığımız dönemden öncesinde gerçekten de Pablo hakkında böyle düşünüyordum. Ama düşüncelerim şu an tamamen farklıydı, sadece Maria'yı benim ondan hoşlandığım kanısından vazgeçirmek için böyle konuşuyordum.

"Sara." Tedirgin bir tonda konuşmuştu. 

"Ne, Maria? Sen beni onunla ciddi ciddi yan yana getirebiliyor musun gerçekten? O benim tipim bile değil, daha önce hiç yaşıtım biriyle de çıkmadım. Küçük çocuklar bana göre değil." 

"Sara, arkana bak." İşte bu cümleyi duyduğumda, tam manasıyla yerin dibine battığımı anlamıştım. Arkamı döndüğümde göreceğim manzarayı tahmin etmek hiç ama hiç zor değildi.

Yavaşça arkamı döndüğümde kafeteryanın kapısındaki Pablo'yu gördüm. Duymamız için biraz yüksek ve kızgın bir ses tonuyla konuştu. "Keşke bu düşüncelerini daha önceden benimle paylaşsaydın. Beni kendinle yan yana bile gelemeyecek kadar aşağıda gördüğünü bilsem birçok şey daha farklı olurdu." 

Kızgındı. Bana gerçekten kızgındı ve bu sefer buna bizzat ben sebep olmuştum. Uydurabileceğim hiçbir bahane yoktu, haksızdım. Bir şey söyleyecek gibi oldum ama söyleyebileceğim hiçbir şey şu an yaşanmış olayı düzeltemezdi, konuşsam sıçtığımı sıvamış olacaktım. Zaten o da konuşmama fırsat vermemişti, kafeteryaya girmeden geri çıkmış ve beni vicdanımla baş başa bırakmıştı. Ah, bir de Maria ile.

"Sence ne kadarını duymuştur?" Yüzümün utançtan kıpkırmızı olduğuna emindim. Bu sözleri hak etmiyordu. 

"Kendisine söylendiğini anlayacağı kadarını."

Yani söylememem gereken her şeyi.

****

kizlar dun aslinda bolum hazirdi ama boyle sanki olmamis gibi hissettim icime sinmedi sildim tekrsr yazdim yine begenmedim ama dhaa cok bekletemezdim o yuzdeeen paylasiyorum

gavi sucluyken bi anda nasil da sarayi suclu yaptim ama :Dddddddddd

iyi aksamlar hepinize, sizi coook opuyorum <333333

control, pablo gavi.Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin