02

851 46 30
                                    

Sözleşmeyi imzalayalı tam bir hafta geçmişti ve bugün her şeyin başlayacağı o gündü. Gece heyecandan ve stresten uyuyamamıştım. İşlerin nasıl gideceğini düşünmekten adeta kafayı yemiştim. Her şeyin kötüye gidebileceği ihtimali uykularımı kaçırıyordu. 

Bölük pörçük de olsa uyuduğum 3 saatlik uykumla araba sürmek istemiyordum, o yüzden anahtarlarımı Maria'ya verip yan koltuğa oturdum. O arabayı istikametimize doğru sürerken, ben de aklımda deli düşüncelerle pencereden dışarıyı izliyordum.

Maria dudaklarımı yemeye başladığımı görmüş olmalı ki beni rahatlatmaya ve cesaretlendirmeye başladı. 'Sara, gerçekten bu kadar stres olacak bir şey yok, sen de biliyorsun. Her şey iyi olacak. İnan bana.'

Dudaklarımı büzdüm ve konuştum. 'Ya her şey kötü giderse diye çok korkuyorum. Her şeyi mahvedersem?'

Maria güldü ve omzuma hafifçe vurdu. 'Hadi ama, sen Sara Robles'sin, ufak tefek şeyleri alttan alacaklardır.'

'Ah, yine de kötü bir duruma düşmek istemem.' İç çektim. 'Biliyorsun, böyle stresli durumlarda sağlığım da etkileniyor, yetememekten korkuyorum.'

Maria bir elini direksiyondan çekti ve güven verircesine önümde birleştirdiğim ellerimi sardı. 'Sen o aptal şirket yüzünden 4 ay boyunca haftada üç kere uçakla bir ülkeden diğerine uçup üç saat süren konserler verdin. Bu seni yıldırmadıysa günde birkaç saat reklam çekimleri yapacağın futbol takımı sana zarar veremez. Yemeyecekler seni, korkma.' 

Son cümleyi kurduktan sonra ikimiz de güldük, neredeyse tamamen rahatlamıştım. Maria benim için sadece menajerim değil, aynı anda en yakın arkadaşım ve şansımdı. Onunla karşılaşmış olduğum için hep tanrıya şükranlarımı sunuyordum. Şirketin bana tek katkısı oydu.

Uzandım ve Maria'ya sıkıca sarıldım. Hemen sızlanmaya başladı. 'Sara, bırak beni. Nefes alamıyorum. Kaza yapmamızı istemiyorsun değil mi?' Maria fiziksel teması pek sevmezdi, ben de tam aksi temas bağımlısıydım. 

Biraz daha sohbet ederek on beş dakikalık yolu bitirdik ve alana vardık. Kapıda bizi bekleyen kişi, geçen gün tanıştığım Isabel adındaki kadındı. Bizi ilk çekimleri yapacağımız alana götürdü. 

Kameralar hazırlanana kadar antrenmandaki oyuncuları izledim. Yaratan Allah yaratıyordu işte de, bizden uzakta yaratıyordu. Gerçi şu an diplerinde olmam da bir şeyi değiştirmiyordu da, neyse...

Isabel hanım yanında 4 futbolcuyla beraber geldi. Ferran, Pedri, Ansu ve… Gavi. İçeri girdiğinden beri hem gözleriyle hem de somurtan yüz ifadesiyle odadaki varlığımdan memnun olmadığını belli ediyordu. Bu çocuk her zaman sahada olduğu kadar gergin miydi? Onu anlamak gerçekten zordu. 

Isabel konsepti anlattı ve herkese formalarını verdi. Üzerinde Sara Elisa Robles yazan 55 numaraları formayı bana verdi, formayı alırken videoya alındım. 55 favori sayımdı, ondan olsa gerek 55 numaralı bir forma almıştım. 

Herkes üzerlerini giyindi ve sahaya, çekim yapacağımız alana geçtik. Onlara yeni çıkardığım gelecek albümümden bir single olan Nunchucks'ın dans figürlerini öğretiyordum. 

Öğretmeye başlayalı birkaç dakika olmuştu, daha sadece bir iki basit çekim yapılmıştı. Gavi'nin hareketleri asla doğru yapamıyor oluşuyla yanına gittim ve doğrularını öğretmeye çalıştım. 

'Bak, ellerini böyle yapacaksın. Dene.' Sadece yüzüme bakıyordu. Birkaç saniye garip bir bakışma ve sessizlik yaşandı. 'Gösteriyorum, niye yapmıyorsun?' Yüzünü buruşturdu. 

'Senin bu saçma "dans figürlerini" öğrenmeye meraklı olduğumu mu sanıyorsun? Bu danslarınla anca ilkokul çocukları ilgilenir. Şu an sadece yapmak zorunda olduğum için senin saçma dansını yapıyorum, gerisi çok da sikimde değil. Beni yalnız bırak." 

Sözlerini bitirdikten sonra eskiden olduğum yere doğru gitmemi gösteren bir el işareti yaptı. Ağzım açık kalmıştı, ben bu çocuğa ne yapmış olabilirdim ki bana ikinci defa böyle kaba davranıyordu? Sadece çarpıştığımız için olduğuna inanmak istemiyordum.

Karşısında şaşkınlıkla dururken Ansu'nun seslenmesiyle arkama döndüm. Pedri'nin dansını işaret ediyordu.

Şoku atlatmam uzun sürmemişti, çünkü Pedri şarkım üzerine yeni figürler ekleyerek kendi dansini oluşturmuştu. Kahkaha attım ve alkışlayarak konuştum. 'O bu işte benden daha iyi, tanrım. Pedri, sakın ola dans ya da müzik dünyasına atılma, işsiz kalmak istemiyorum.'

Pedri de gülerek cevapladı, 'Senin gibi bir yeteneğin ve güzelliğin işsiz kalma gibi bir imkanı var mı?'

Flörtöz bir şekilde sorduğu soruya cevap veremeden Pablo Gavi bağırarak araya girdi. 'Dostum, sadece şu işi en kısa zamanda bitirmek istiyorum. Tamam mı? Aptal flörtleşmeleriniz için bir buçuk ayınız daha var. Kıçlarınızı kaldırın ve şu aptal çekimi bitirelim.'

Diğerleri de bu duruma alışkın değildi sanıyorum ki, Ferran'ın cümlesi bunu doğruları. 'Onun nesi var, buraya gelmeden önce gayet iyiydi.'

Pedri, 'Beli daha yeni iyileşti, uzun zaman sonra maçlara geri dönecek olmanın stresi olmalı. Çekimlerden sonra onunla konuşacağım.'

Diğerleri de anladığını belirten sesler çıkarmıştı ancak benim aklımda hala oturmayan şeyler vardı. Hiç bir şey yapmamama rağmen sanki ben etrafında olduğum için sinirli gibiydi. Varlığımdan rahatsız olduğunu düşünmek, kendimi çok fazla mı umursadığımı düşündürtmüştü.

Yine de söylediklerini çok dikkate almamaya karar vermiştim. Stresli bir dönemden geçiyor olmalıydı, belki de yakında her şey düzelirdi. 

Çekimlere başladık ve tamamladık, Gavi'nin hareketleri oldukça yanlış yapması yüzünden birkaç kere tekrarlasak da sonunda o da biraz düzgün yapmaya karar verdi, şükürler olsun, ve çekimleri 45 dakika içerisinde bitirdik. 

Pedri, Ansu ve Ferrán ile oturmuş iyi iş çıkardığımızı konuşuyorduk. O sırada yanıma aniden oturan Pablo Gavi ile irkildim. 'Oh, beni korkuttun.'

Yüzüme bile bakmadı, cevaplamadı. Bu çocukla karşılıklı diyalog kurmak çok zordu. Ama ben Sara isem, bu çocuğun benimle problemi neyse bulacaktım.

control, pablo gavi.Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin