1

138K 4.3K 2K
                                    

"Koş oğlum koş! Yakalanacağız amına koyayım! Lan ayağımı bırak!" Ağzımdan çıkan randomumsu daha çok ağağağa benzeri sesler ile tabanlarımı götüme vurarak koşmaya devam ettim. Aynı zamanda kafamı hızla yanıma çevirmiş, arkadaşlarımın yediği boklardan dolayı hesap soruyordum.

"Yiğiiiit, Yiiiğiiiit! Seninle tanıştığım gün bana oksijen üreten çiçeğin yapraklarının üzerindeki kloroplastın amına koyayım!" Eda'nın saçma küfrü ile çığlık ile karışık bir kahkaha patlattım.

Ne mi yapıyorduk? 

Flashback

Yiğit'in bıkmışçasına göz devirmesiyle ben de göz devirdim. Ortamda dönen saçma sessizliği Eda sonlandırmıştı.

"Yiğido, bak eminsin değil mi sen? Sakata gelmeyek?" dedi, doğu ağzıyla birlikte.

Yiğit, ağzından koca bir nefes dışarı üflemişti. "Yav yok diyorum, kızım, yok yok! Köpeklerini veterinere götürmüşler." İki elini önüne açtı. "Yani temiz diyorum, hadi diyorum, erikler diyorum ya!"

Gözlerimi kıstım ve ona doğru baktım. O köpek bile diyemeyeceğim kurt, ki kurtları severdim ama bundan günahım kadar haz etmiyordum! 

"Yiğit, götümün kuduz bir köpkeye öğle yemeği olmasını istemiyorum. Eminsin di mi?" dedim, son kez kontrol etmek amacı ile.

"Yav eminim diyorum, hadi zaman kaybediyoruz!" İkna olmuştum.

Hızla Nurhak Amca'nın bahçesine adımlamış ve kapıyı sessizce açarak içeri girmiştik. Kafamı kaldırıp kocaman olan erik ağacına baktığımda ağzımın suları yerlerdeydi resmen! Adamın onca eriği vardı ama bize yedirmezdi, bahçeye girdiğimiz an bastonla peşimize verirdi yaşlı kurt. Bir de şu son senede, kendisi peşimizden koşamadığı için bir köpek almıştı ve bizim yıllık erik zevkimiz puf olup uçmuştu. 

"Ben ağaca tırmanıyorum, siz t-shirtlerinizin önünü getirin ağacın altına. Toplayıp aşağı atarım." dedi, Yiğit, sessizce. 

Bir süre öyle de olmuştu. Erikleri toplamış, ceplerimizi full cephane yapmıştık. O sırada duymak isteyeceğimiz en son şey olan sesi duyduk.

"Haav! Hav!" Havlamaları bu şekilde devam ediyor, salyalı hırlamalara dönüşüyordu.

Pamuk'u gördüğüm gibi küfrü basmış ve hızla elimi Yiğit'e atmıştım beni tutması için ancak vücudumuzda gezen ani adrenalinle birlikte o da yere düşmüştü. Sonrası ise karanlıktı. 

Flashback end

"Tamam buldum buldum! Koşun Cahit Amca'nın kahvesine gidelim, Doruk abi sakinleştirir bu kuduzu!" dedim, koşmaktan nefes nefese kalmış olan sesimle.

"Hay yaşa be!" Tam anlamadım ama Eda galiba sevinmişti.

Yavaş yavaş-

Pardon hızlı hızlı mahallenin merkezine, peşimizde yarın yokmuş gibi havlayan köpekle birlikte geldiğimizde herkesin bakışları bize dönmüş, bu bakışlar kısa bir süre sonra kahkahalara dönmüştü. Ya canım ne demezsin, benim de mahalleli çok sever beni.

Konuşmak için ağzımı açtım ve resmen çığlık attım. "Doruğ ağabey! Doruk ağabey! Allah'ın adını verdim gel al şunuuuğ!"

Tam bu sırada Yiğit'e yaklaşmış olacak ki okkalı bir küfür savurmuştu. "Ananı si- Öpeyim oğlum Allah aşkına sal bizi vallahi gelmiyoruz artık bahçenize! Cümle alem tüm camiler çarpsın ki gelmicez lan!" Ağlaya ağlaya bağırıyordu salak. Sanki başımıza o sarmamıştı!

Aşiret PaketHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin