44

19.5K 1.3K 1.6K
                                    

Bütün satırlarda yorum olsun, gerçekten daha bölüm atmam abi geçen bölüm niye o kadar az yorum vardı amk?

Konuşmuyorum hiçbirinizle ben ya, ben yazarken geberiyorum geberiyorum. Saatlerce bilgisayar başında gözlerim cima eyleniyor.

neys hadi sg olun okyun nis bugun sinirli

Medya: artık bizim şarkımız olan şarkı sşaijfsdşl tae aşırı güzel durmuş amk asişfjşlsdjş your home is burning goktuuuggg

<>

Makyajım ve saçım yapılmış, kıyafetimi de giymiştim. Şimdi ise Burak Abi'nin getirdiği altınlarımı teker teker takmaya çalışıyordum. Halise nenem yine bir şeyleri abartırken içine etmişti ayıptır söylemesi. Ula bu kadın bunun ahretliğiydi madem niye bu kadının gözüne sokmaya çalışıyordu altınları ben onu anlamıyordum.

Hepsinin bakışları üzerimdeyken fazla önemsemedim ve altınlarımı takmaya devam ettim. Jinda da kıyafetini giymiş ve aşırı hoş duruyordu. Kaftanı ve onun altındaki bindallısı çok kabarık, tam aşiretlerimize yakışacak kadar abartılıydı. 

Kerime Abla diğerlerine dönüp gülümseyerek bir şeyler fısıldadı ve dışarı çıktı. Birkaç dakika sonra da Burak Abi'yi kendisiyle birlikte çağırmış ve benle Jinda'yı yalnız bırakmıştı. Şimdi kemerimi takmaya çalışıyordum ama koduğumun kemeri bir türlü girmiyordu kilit yerine.

Ağlamak üzereyken makyajımın akacağına emin olduğum için Jinda'ya kudurmak adına geri dönmemle gördüğüm yüz ile birlikte elim belimin arkasında takılı kaldım. Bu Göktuğ gerçekten Allah'ın yarattığı bir sanat eseriydi. Başka türlü olamazdı abi ya.

Ben yerimde donmuş dururken o da aynı şekilde beni baştan aşağı süzüyordu. İkimiz de Jinda'nın zevkli öksürüğüyle kendimize geldik. Ben direkt kafamı çevirdim ve Burak Abi'ye seslendim. "Burak Abi! Buraya gelir misin!?" kemerimi takması gerekiyordu yoksa annem ağzıma sıçardı.

Jinda gülümseyerek bana baktı. "Yardım etmek isterdim ama şu bindallıyla sana yaklaşabileceğimi sanmıyorum." deyip samimi bir şekilde konuştu. Sorun değil anlamında kafamı salladım. O da aklına bir fikir gelmiş olmalı ki, bir bana bir de Göktuğ'a baktı. "Göktuğ, ablacığım sen yardımcı ol Selin'e ben de Seymen nerede kaldı onunla konuşup geleyim." deyip itiraz etmemize bile izin vermeden çıkmıştı yanımızdan.

Göktuğ yavaş adımlarla yanıma geldi ve kemeri elimden aldı. Belimin diğer tarafına sararken, nefesinde boynumu hissettiğim için titrek bir şekilde nefes aldım. O sırada "Nasılsın?" diye sormuştu.

Aramızdaki yakınlıktan ötürü sesimi çıkaramazken, kemeri bağlamayı bitirdiğinde derin bir nefes alarak ondan uzaklaştım ve yüzümü ona döndüm. "İyi, sen nasılsın?" diye sordum.

Gülümsedi ve bu, yanağındaki derin çukurun hafifçe belli olmasına neden oldu. "İyiyim ben de. Ben dünden sonra bir şey merak ettim haddim olmadan, siz Eroğlu ile sevgili misiniz?" diye sordu. Ardından ekledi. "Cevap vermek zorunda değilsin." deyip köşedeki koltuklara oturdu.

Kafamı salladım ve ben de makyaj koltuğuna oturdum. "Birkaç haftalık bir birlikteliğimiz oldu evet ama şu an değiliz."  

Kafasını anladığını belli edercesine salladı. "Buraya geldiğinde mi tanıştınız?" diye sorunca kafamı salladım hayır anlamında. "Liseden beri tanışıklığımız var, bir dönem konuşmuş sonra da düşman gibi bir şey olmuştuk." dedim hiç o günleri anmak istiyormuşçasına.

"Anladım." dedi önce. Ardından bir şey söyleyecek gibi oldu ama sustu. Muhtemelen kafasında tartmaya çalışıyordu. Poyraz'da hiç görmediğim hareketler olunca garip geliyor anasını satayım. "Bir şey mi söyleyeceksin?" diye sordum.

Aşiret PaketHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin