22'

40 3 19
                                    

Changbin bir süredir yaptığı gibi güneşin doğmasına az bir zaman kala evden çıkmış, kendisini dinlediği müziğe vermiş etrafa bakarak yürüyüş yapıyordu.
Boş boş etrafa bakmıyordu ama, aklı dopdoluydu, karmakarışık hiçbir şey anlaşılmıyordu, hatta bazen düşünmekten uykuya dalamıyordu.

O günden sonra Seungmin ile ne yüz yüze gelebilmiş ne de konuşabilmişti Changbin. İnanın ki konuşup kendini affettirmeyi, özür dilemeyi çok isterdi. Bunu uygulamak için milyonlarca kez evlerinin, dükkanlarının önünden geçmişti ama sadece bir kere görmüştü Seungmin'i.

Evlerinin önünden geçtiği bir zamandı, bilerek biraz durmuş onun odasının olduğu camı izlemişti bi süre, sonra perde hareketlenmişti, hemen ardından bir el görmüştü Changbin. Ne kadar heyecanlandığını tahmin bile edemezsiniz o kadar zor duruyordu ki yerinde.
Heyecanı hala sürerken umutla bakmaya devam etti cama, ama Seungmin sadece çok az bir süre göz ucuyla bakmıştı ona, ardından perdeyi sonuna kadar çekip gitmişti camın önünden.
Changbin buna bile çok sevinip umutlandı, Seungmin'i görmek için her gün onun olabileceği yerlerin önünden geçip gözleri her yerde onu arayınca daha da çok anladı Changbin onu ne kadar çok sevdiğini. Beni affetse de açılsam diyordu içinden sürekli...

Bugün nedense evlerinin olduğu tarafa yürümek istemedi, sahile doğru ilerledi, taşınalı çoktan 2-3 ay olmuştu, şimdiden herkesle iyi anlaşıp iletişim kurabiliyordu. Tabi ki Seungmin hariç, aslında onunla da gayet güzel başlamıştı ilişkisi, pek çok konuşmasalar bile birbirlerine yaptıkları mimiklerden, küçük gülümsemelerden ve laf arasında söylenen sevimli sözlerden anlaşılıyordu iyi anlaştıkları.
Fakat Seungmin, konu kendisine gelince hemen kestirip atıyor ya da görmezden geliyordu. Biraz can sıkıcıydı bu.

Changbin tüm bunları düşünürken fark etti ileride dükkanın girişindeki sandalyede oturup karşı taraftaki denizi izleyen Seungmin'i. Anında kalbi hızlandı, nefes alamaz oldu, adımları yavaşladı. Bir süre idrak etmeye çalıştı. Bu bir şans mıydı? Bu kesinlikle bir şanstı. Çok da uzak olmayan mesafeyi kapatıp karşı tarafa geçti, Seungmin o kadar dalmıştı ki fark etmemişti Changbin'in geldiğini.

Küçük adımlarla yaklaştı Seungmin'e, birazcık eğilip elini kaldırdı sessiz bir selam bıraktı ortaya.

"Selam.."

Seungmin duyduğu ses ile transtan çıkmış hızlıca kafasını Changbin'e döndürmüştü. Konuşmadı ama, sadece yüzüne baktı.

"Oturabilir miyim?" Diyerek yandaki sandalyeyi işaret etti gözleriyle Changbin, olumsuz cevap almaktan oldukça korkuyordu,, ki korktuğu da başına geldi maalesef...

"Hayır oturamazsın." Düz bir suratla söyledi Seungmin.

Changbin'in içi acısa da içinden tekrar geçirdi kendini affettirmeyi başaracağını.

"Pekalaa.." diyerek önüne çömeldi Seungmin'in, "Seni de kendimi de daha fazla üzüp yıpratmak istemiyorum Seungmin." diye başladı sözlerine. Seungmin bir süre yüzüne bakıp karşı tarafa tekrardan çevirdi gözlerini.

İç çekip devam etti Changbin
"Özür dilerim, her şey için, seni üzdüğüm için, zorladığım için, ağlattığım için, çok çok çok çok özür dilerim Seungmin." biraz başını yere eğdi. "Seni ne kadar yıprattığımı görebiliyorum her yerinde, her zerrende, sadece... bilemedim nasıl davranacağımı.. Belki sana klasik bir bahane gibi gelecek ama ben ilk defa birine karşı böyle hissettim Seungmin." kaldırdı başını, artık Seungmin de onun gözlerine bakıyordu, içinin enerjiyle dolduğunu hissetti Changbin.

"Öyle güzelsin ki Seungmin, senin kadar güzel bir insanı asla incitmek istemiyorum sana güzelce bakmak seni hep mutlu etmek istiyorum, hep benimle ol istiyorum ama..." biraz durdu, dolan gözlerini kırpıp sızlayan burnunu çekti "Sanırım bunları yapmak için çok yanlış bir yol denedim, rahatsız olacağını düşünemeyecek kadar aptal bir insan oldum." Seungmin'in de gözlerinden yaşlar ince ince süzülüyordu artık.

our town - skzHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin