24'

31 2 14
                                    

"Ben çıkıyoruum!"
Ayakkabılarını giyerken seslendi annesine Felix,
"Tamam oğlum dikkatli olun! Selam söyle Hyunjin'e!"
Anahtarını da alıp kapıyı açarken annesine "Tamaaaam" diyip evden çıktı.

Açıkçası biraz gergindi, arkadaşlarının söyledikleri şeylerden sonra Hyunjin'in ona olan tavrına dikkat eder olmuştu Felix.
Ne kadar arkadaşlarıyla konuşurken reddetse de gerçekten Hyunjin'in ona karşı olan tavrının kesinlikle diğerlerinden farklı olduğunu kendi içinde kabul etmişti.

Hyunjin çok güzel bir insandı, sanatsal, duygusal, hırslı, yardımsever ve aynı zamanda da komikti. Kesinlikle imrenilecek bir kişiliğe sahipti. Eğer gerçekten Felix'den hoşlanıyorsa, Felix onun kadar narin birini incitmek istemezdi kesinlikle. Kimseye yapamazdı aslında bunu.
Aslına bakarsanız, ilk görüştüklerinde Felix'in ilgisini çekmişti Hyunjin, onun hakkında düşünmüştü çokça.

Tüm bunları düşünürken bulacakları yere varmıştı neredeyse. Yolun karşı tarafına geçtiğinde biraz ilerde bankta bekleyen Hyunjin'i gördü.
Üstünde siyah bir tişört altında ise bol bir kot pantolon vardı, tişörtünü pantolonun içine sokmuş, ellerini yüzüklerle süslemişti. Siyah uzun saçları da batmaya başlayan güneşten parlıyordu ışıl ışıl.

Yanına doğru yürürken seslendi Hyunjin'e
"Selaam!"
Hyunjin Felix'in kalın sesini duyduğunda başını kaldırdı, gülümsedi
"Selam Lix! Gidelim mi?"
Felix yanına vardı, gözleri sırtındaki büyük sırt çantasına takıldı
"Gidelim dee" yürümeye başlarken devam etti "Çantada ne var?"
Hyunjin sırıtıp "Gidince görürsün." diyerek Felix'i iyice meraka düşürdü.
"Hadi ama Hyunjin, çocuk muyuz sanki, söylesen ne olur?"
Biraz mızmızlanarak konuştu bu sefer Felix, sahile girerken.

"Az kaldı zaten dayan iki dakika"
Felix oflayıp ilerlemeye devam etti.
Hyunjin tam batan güneşin önündeki yere gidip orada durdu.

"Burada oturalım olur mu?"
Hyunjin'in yanına ulaşırken onayladı onu Felix.

Çantasının fermuarını açarken çantaya meraklı gözlerle bakan Felix'e çevirdi gözlerini, sonra gülümseyerek tekrar çantaya döndürdü.
İçinden çıkardığı örtüyü yere düz bir şekilde serip kenarlarına yakınlarda bulduğu taşları yerleştirdi Hyunjin.
En sonunda örtünün üstüne oturunca Felix de hemen yanına kuruldu.

"Artık söyler misin, çok merak ediyorum. Gerçekten..."
Hyunjin tatlı çocuktan gerçekten meraklı çıkan sese güldi ve çantadan iki tane küçük kare tuvali çıkardı, ardından da büyük tüplerdeki boyaları ve fırçaları.

"Sanatımızı dökeceğiz bunlara."
Fikirden hoşlanan Felix heyecanla Hyunjin'e sordu "Ayyy nasıl başlayacağım peki?!"
Hyunjin onun güzel heyecanına küçük bir kahkaha atarken elindeki plastik tabaklardan birini uzattı Felix'e
"Bunlara istediğin renkleri sıkarak başlayabilirsin!"
Felix anladığını belirten mırıltılar çıkardıktan sonra işe koyuldu.

------------------------------🎨-------------------------

"Offff, boynum çok ağrıdı yaa!"
diyerek omuzlarını düşürüp kafasını ileri geri oynattı Felix.
Hyunjin onun bu haline kıkırdarken tuvalinden çekmedi gözlerini.
"Ben biraz mola veriyorum."
Felix'e bakmadan "Tamam" dedi Hyunjin.

Bir süre sessiz bir şekilde batmak üzere olan güneşi izledi Felix, ardından kafasını döndürüp yanındaki bedene bakmaya başladı. Odaklanmış görüntüsü sanat eseri gibiydi resmen.

Siyah saçlarının ardındaki beyaz teni, pespembe dudakları ve hafif çatık kaşları ile oldukça büyüleyici gözüküyordu.
Bir süre daha hareketlerini, yüzünü izledi, sonra gözleri yavaşça aşağı, çantasına kaydı, açık fermuarın ardından gözüken parlak kırmızı kapaklı defter dikkat çekiyordu. Yüksek ihtimalle eskiz defteriydi, merakına yenik düşüp sordu Hyunjin'e "Kırmızı defterine bakabilir miyim Hyunjin-ah?"
Tüm dikkati tuvalinde olan Hyunjin dalgın bir şekilde onayladı, fakat Felix eline defteri aldığında çok geçti ne yazık ki.

Felix çoktan çevirmeye başlamıştı kendisinin çizimleriyle dolu sayfaları.
Hyunjin anlık aydınlanma yaşarken oldukça hızlı bir şekilde Felix'e döndü,
Felix gördüğü çizimlerle ve arkadaşlarının dediklerinin aklına dolmasıyla ufak bir şoka girmişti.
Hiçbir şey söyleyemiyorken Hyunjin konuştu hızla
"Felix! Bakma!"
Onun sesini duyunca kafasını yukarı kaldırdı ve Hyunjin'in yüzüne baktı Felix.
Hyunjin ise düştüğü durumdan artık bir kaçışının olmadığını anlayınca ellerini saçlarından geçirip etrafındaki malzemeleri toplamaya başladı hızla.
İşi bitene kadar Felix bir ona bir de çizimlere bakmaya devam ediyordu.

"Gel gidiyoruz." diyerek elini Felix'in yerde duran küçük eline uzatıp kavradı. Biraz kuvvet uygulayıp onu da ayağa kaldırırken karşısındaki sarışın çocuğun üstündeki kumları silkeledi. Ardından kavramış olduğu eli daha da kenetledi kendi eline.

Hızla evlerine doğru yürürken, ikisinden de ses çıkmıyordu.
Evin olduğu sokağa girer girmez Hyunjin boş elini yerinden çıkacakmış gibi atan kalbine atarak daha hızlı yürümeye başladı.
Bir an önce söylemek istiyordu artık.

Evlerinin önüne ulaşınca bahçe kapısından içeri girdi ikisi de. Felix hâlâ az önce olan şeyleri düşünüyordu, o defterdeki kendi görüntüsünün olduğu çizimleri, Hyunjin'in çizimlerini, Hyunjin'in anlık paniğini, neden onun evine geldiklerini.

Hyunjin elinin içindeki eli bırakıp cebindeki anahtarı çıkarmış ve hafif titreyen elleriyle kapıyı açmış, sonra arkasında bekleyen çocuğun elini tekrar sıkıca tutmuştu.

Kapıyı arkadan kapatıp hızlıca yukarı kata çıkardı ikisini de.
Sağa dönüp hem odası hem de atölyesi olarak kullandığı odaya girdi. Arkadan kapıyı kapatıp Felix'in elini bıraktı.

Derin bir nefes "Felix..."
Hyunjin sarışının yanından geçip çalışma masasının önündeki duvarda asılı kağıdı aldı.
"Seni ilk gördüğüm günün akşamı çizdim bunu." diye söze başladı.
Kağıdı uzatırken diğer eliyle de sevdiği çocuğun elini kavramıştı.
"İnsanlar ilk görüşte aşık olur derler, sadece fark etmek zaman alırmış. Benim için öyle olmadı.
eni ilk gördüğüm an fark ettim aşkımı." Gözlerinin içine bakmaya başladı sevdiğinin.
"Gözlerindeki derinliği, yüzündeki çilleri, kelimelerindeki saflığı ve içinin güzelliğini, kalbinin güzelliğini ilk gördüğüm an fark ettim ben." Kavradığı eli okşadı küçük küçük.
"Geldiğimizden beri her akşam seni düşündüm.
Bana karşılık verip vermeyeceğini bile değil, sadece seni düşündüm.
Seni görmediğim her günün akşamı dileklerde bulundum umarım iyisindir diye, seni gördüğüm günlerin akşamı ise dua ettim, ertesi gün seni yeniden görebilmek için.
Senin hakkında ne düşündüğümü bilmeye hakkın var sanırım çünkü sana yalan söyleyemem.
Hiçbir zaman sana yalan söylemezdim zaten." Dolan gözlerini kırpıp yaşların hafifçe akmasına izin verdi Hyunjin. Felix'in de gözleri dolmuştu onu böyle görünce.
Burnunu çekip derin bir nefes aldı ve devam etti Hyunjin
"Bir meleğe yalan söylemeyi aklımdan bile geçirmezdim inan." Tuttuğu küçük eli yavaşça ıslak yanağına yasladı bu cümlenin ardından Hyunjin. "Bundan sonra benim hakkımda kötü düşünsen bile üzülmem, bir melek benden nefret ederse hak etmişim demektir." Gülümsedi bu sözlerinden sonra, belki de o an ilk defa Felix hakkında kötü bir senaryo kurdu kafasında.
Elini çekip kendisine tokat atıp evden gideceğine ve asla kendisiyle konuşmayıp onu odasında terk edeceğini düşündü saniyeler içinde.
Ne zaman kapattığını bilmediği gözlerini Felix'in ışıl ışıl gözleriyle buluşturdu.
"Ya bir daha göremezsem güzel gözlerini..." diye geçirdi içinden. Ama bütün bu şüpheleri, Felix kollarını bedenine dolayınca uçup gitti..

🧿🧿🧿🧿🧿🧿🧿🧿🧿🧿🧿🧿🧿🧿🧿🧿
🫂💛

AY ÇOK TATLI BUNLAR AĞLADIM YA

HYUNJİN'İN SEVGİSİ DİYİP SUSUYORUZ

bu güzel aşk itirafını yazan 🐙 hanımefendiye çok teşekkürler ve öpücükler😽 bol bol big huglar🫂🫂🫂🫂🫂🫂🫂🫂

Okuduğunuz için teşekkürler, umarım sevmişsinizdir bölümü💛🫂🫶🏻

Ayrıca yazma istediğimi geri getirdiği ve beni her gün bölüm yazmam için darladığı için 🐙 hanıma sonsuz respect, alkışlar👏👏👏👏

🦭

our town - skzHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin