Episode 19: You'll Get Me Into Trouble

11 3 83
                                    

"Xavier sen ciddi olamazsın. Cidden sorabileceği tüm soruları en ince ayrıntısına kadar düşünüp bir de hepsine cevap mı yazdın? Korkuyorum senden gerçekten. Üşenmemişsin bir de!" Mark'ın şaşkın yüzüne ve sesine karşılık ona hak vermiştim. Dün gece gerçekten üşenmemiş ve bununla uğraşmıştım.

"Evet ama sadece bir soru boş kaldı, ona hiçbir cevap bulamıyorum."

"Buluruz ya hangisi?" diyerek not defterinin sayfalarını çevirdi. Sonlarda olduğunu düşünmüştü.

"En başta yazıyor o, ilk soru." Cümlem üzerine Mark, ilk sayfayı açıp en üst satırda yazan soruyu okudu.

"Yeni nesil matematik sorularının bu sorudan daha kolay olduğunu biliyor muydun Xavier?"

"Biliyorum Mark, biliyorum." Cevabımla boş olan ilk sayfayı açtı hemen.

"Hadi verebileceğin cevapları yazalım ve sonra da en iyi olanı seçelim." Büyük ihtimalle aklına gelen ilk şey olan bir cevabı yazdı sayfaya. Cevaba bakma gereği bile duymadan Mark'a cevap verdim.

"Bunu söylersem yalan söylediğimi anlamamış bile olsa anlar."

"Niye ki?"

"Canım arkadaşım, adıyla inledim yani sence o malum kişiyi düşündüğümü söylesem inanır mı?"

"O olmaz başkası olur."

"Ya hayır, olmaz." diyerek Mark'ın elindeki kalemi alıp yazdığı şeyin üstünü karaladım. Hiç okunmuyordu artık ve istediğim şey de buydu.

Carey'i hayal ettim ne demekti be?

"Ya başka ne var ki?"

"Lan yok işte."

"O zaman sen bittin kardeşim, daha ilk sorudan elenirsin yarışmadan."

"Kesinlikle."

"Ne diyeyim bence bir süre eve gitme sen."

"Olmaz öyle şey, hem eve gitmesem okulda kesin yakalar beni bir şekilde konuşturur."

"Diyorsun ki ya güzel güzel ya da..." Mark'ın ağzını kapatmıştım o sözün devamını bildiğim için.

"Arkanda öğretmen var sığır. Bir şey söyleyecekken bakın bir etrafına ondan sonra söyle."

{Ya güzel güzel ya sike sike ha... İyi lafmış.}

Mark'ın kendi kendine bulduğu bir laf ne kadar güzel olabilirse o kadar güzel işte, abartma ve bunu bana söyleme.

"Eğitim hayatımı kurtardın resmen." Mark arkasında duran öğretmene bakarken bana oyuncu bir minnettarlıkla bakarak konuştu.

"Biliyorum, teşekküre gerek yok." Birkaç saniye sessizce durduk ve Mark deftere bakmaya devam etti. Gözlerini kısmış bir şekilde duruyor ve dudaklarını kemiriyordu, ciddi bir şekilde düşünüyordu şu anda.

"Hafta sonu konuşacaksınız değil mi? O zamana kadar zaten her şeyi anlamış olur, yani en azından bu soruyu atlar. Cuma günü her şeyi anlatsam diyorum, bence en iyisi olur. Fazla ayrı kalmamış olursunuz. Ayrıca artık daha da dikkatli davranırsınız." Birkaç saniye ciddi bir yüz ifadesiyle bana baktı.

"Sana da laf vermeye gelmiyor gerizekalı..." diyerek not defterimi masadan aldım ve kapattım. Kalemi defterin tellerine takarak masanın üstünde bıraktım.

"Konu kalmadı..." Kafamı salladığım sırada Mark iç geçirdi ve kafasını sağa doğru yatırdı. O sırada omzuyla boynunun arasında kalan bir yerde minik bir morluk gördüm. Sırıtmamı tutamadım, hatta kıkırdadım. "Neye gülüyorsun be?"

TonightHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin