2.9

5.7K 319 141
                                    

Selamm!

Bölüme geçmeden önce; Bir önceki bölümün sonuna bir paragraf daha eklendi sonradan, okumamış olanlar olabilir. Okumadan bu bölüme geçmeyiniz. Ayrıca 6K oldukk, hepinize teşekkür ediyorum. İyi okumalarr, oy vermeyi unutmayalım. Yıldızımız hep parlasın...🌟

___________________

Beşinci dersin bitmesine ve öğle arasına girmemize yalnızca iki dakika kalmıştı. Kerem uyuyordu zaten dün ki meseleden sonra bana biraz soğuk davranıyordu. Bende tüm ders boyunca sıranın altında olan telefonumu açtım. Melekten mesaj gelmişti.

***

Melek: Merhaba Özgür.

Melek: Rahatsız ediyorum kusuruma bakma.

Melek: Abimin hırkası bir arkadaşındaymış, şimdi de okula gidemiyor biliyorsun.

Melek: Sen alabilir misin acaba?

Melek: Kendisi soracakmış ama numaran onda yokmuş. (12:42)

Özgür: Alırım tabi ki. (13:04)

Özgür: Şubesi neydi?

Melek: 'İ'

Özgür: Tamam

Özgür: Arkadaşına haber versin.

Melek: Vermiş, arkadaşının adı Demirmiş.

Özgür: Tamamdır.

***

Kerem hala uyuyordu, uyandırmayı denesem de uyanmamıştı. Toprak'ın hırkayı benim almamı istemesinin sebebi Altuğ olmasıydı bence. Çok çabuk mu karar verdim bilmiyorum ama o olduğunu düşünüyordum.

Şimdi tek başıma 12. sınıfların katına girmiş bulunmaktaydım, onun için. 'İ' şubesine gelmiştim, içeri girdim. Fazla insan yoktu, muhtemelen kantindelerdi. Etrafta bakarken bir çocukla göz göze geldik, beni görünce hemen ayaklandı. Elinde de hırka vardı, sanırım bu Demir olmalıydı. Biraz daha yaklaştığında onun geçen günlerde çarpıştığım çocuk olduğunu anlamıştım, soğuk bir tipti. "Toprak'ın hırkasını almaya geldin dimi?" Elindeki hırkayı sallayarak sorduğu soruya başımı sallayarak cevap vermekle yetindim. O da hırkayı bana uzattı, hırkayı aldığımda tekrar konuşmaya başladı. "Beyefendi mesajlarımıza cevap vermiyor, hepimizin geçmiş olsun dileklerini ilet ona." Emredersiniz.

Konuşmaya devam edecekti ama bir anda arkama doğru odaklandı, ciddi yüz ifadesi de gitmişti. Bende baktığı yöne döndüğümde Behçet'i gördüm, o da bizi gördüğünde yanımıza yöneldi. "Oo 'Bal'ımız' gelmiş! Sen bizim sınıfa uğrar mıydın ya?" Balımız mı? Bir 'balım' diyenimiz olmadı be... Kendi aralarında tokalaştıklarında tekrar bana döndüler. "Ne yapıyorsun burada Özgür?" Aynı birkaç dakika önce Demir'in yaptığı gibi bende elimdeki hırkayı gösterdim. "Toprak'ın hırkası buradaymış, rica etti onu almaya geldim. Çıkışta da onlara geçeceğim." Anladığını belirtircesine başını salladı. "Bende onlara gidecektim. İstersen çıkışta bekle, beraber gidelim. Tabi Keremle gitmeyeceksen." Allah'ım bunların Keremle alıp veremediği ne vardı acaba? "Yok, yalnız gidecektim. Çıkışta görüşürüz." Aynı şekilde karşılık verdiğinde sınıftan çıktım ve kantine inmeye karar verdim, yemek alacaktım.

***

Çıkış saati gelmişti, herkes dağılıyordu. Bende güvenlik kulübesinin yanında Behçet'i bekliyordum, umarım ki beni bulabilir. Kalabalıkta tanıdığım yüzü seçmeye çalışıyorken sonunda onu bulabildim ama tek değildi ve telefonla konuşuyordu. Beraber gitmeyecek miydik? Neyse, tek başıma da gidebilirim sonuçta. Arkamı dönerek yürümeye başlamıştım ki biri çantamı tutunca olduğum yerde kaldım. Kim olduğunu tabi ki biliyordum. Arkamı döndüğümde hala telefonla konuşuyordu ve yanında kız arkadaşı vardı, eliyle beklememi işaret etti. Biraz daha konuştuktan sonra telefonu kapattı. Gülümseyerek kız arkadaşına uzattı. "Sağol İdil." Sanırım telefon kızın telefonuydu, neden kendi telefonunu kullanmamıştı ki? "Ne demek Bal, ihtiyacın olduğu her an kullanabilirsin. Hadi görüşürüz, otobüse yetişmem gerekiyor." Telefonu cebine koyup Behçet'e sarıldı ve böylece vedalaştılar. Sanırım sevgilisiydi. Kız gözden uzaklaştığında bana döndü, sonunda.

"Ya biliyorum eve gidecektik ama benim bir yere daha uğramam gerekiyor. Zaten yolumuzun üstünde, sadece biraz daha geç gitmiş olacağız. Sorun olur mu?" Sonuçta acelemiz yoktu, sadece hırkasını verecektim. "Benim için sorun değil. Nereye gideceğiz?" Artık yürümeye başlamıştık. "Telefoncuya. Kazada telefonum kırılmıştı, onu tamire vermiştim. Bitmiş sonunda, hemen almam gerekiyor." Biraz önce sevgilisinin telefonunu kullanmasının sebebi buydu demekki.

Aniden sessizlik çöktüğünde çok sıkılmıştım. Konuşmak istiyordum.

"Sana-"
"Acaba-"

Behçetle aynı anda konuştuğumuzda utanmıştım. Sussana be adam ben konuşacaktım. Birbirimize bakıp güldüğümüzde gelecek olan kısmı biliyordum. 'Önce sen söyle./Hayır sen söyle.' atışması yaşanacaktı. Maalesef ki sıradanlıklar bana göre değildi. "Önce ben konuşayım sen bi dur." Sanki bunu diyeceğimi biliyormuşcasına güldü ve konuşmamı bekledi. "Sana niye herkes balım diyo, deli misiniz?" Sorumu duyduğunda gülüşü büyüdü. "İsimlerim ve soyismimin baş harfleri bir araya gelince 'Bal' oluşuyor. Bir hoca da herkese baş harfleriyle sesleniyordu, o zaman bizim için çok komik bir durumdu. Bu yüzden okulda yakınlarım hala 'Bal' diye sesleniyor." Derin bir nefes aldı ve kaşlarını çattı. "Çok mu uzun konuştum ben?" Sorduğu soruya olumsuz bir şekilde başımı salladım. "Hayır. Anlamamı sağladın. Şimdi de sen sor ne soracaksan."

Soru sırasını ona devrettim ve konuşmaya başladı. "Keremle aranız mı bozuk?" Heh bravo! Acaba aramız mı bozuk? "Abimle olan meseleden sonra benden uzaklaştı. Kırıldığı için mi yapıyor anlamadım ama ister istemez üzüldüm."

"Üzüldün?" Sorgular bir biçimde araya girdiğinde onayladım. "Evet, üzüldüm. Yani taşındıklarında öyle çok buluşamasakta her zaman iletişim halindeydik. Okulda da genelde yanlız oluyorum ve onun gelicek olmasına sevinmiştim ama abimin gereksiz tavırları yüzünden tekrar yanlız kaldım." Kendimi açıklıyordum ve o da beni dinliyordu. Aynı anda eliyle sol tarafı gösterdiğinde yolumuzun oradan devam ettiğini anladım ve peşine takıldım. "Abinin tavırları gereksiz olmayabilir Özgür. Eğer gereksiz olsaydı Kerem de takmazdı bunu, gördüğüm kadarıyla ortada bir şey var ki senden uzaklaşıyor. Ayrıca yanlız kalıyorum ne demek ya? Biz varız, yani Toprak falan var. Tabi gelemiyor okula ama olsun. Birsürü insan var, şopar Kerem'e mi kaldın?" Ciddi ciddi ilerlerken son söylediğiyle durdum ve kahkaha attım. Ben gülmeye başlayınca o da güldü. "Şopar ne be? Niye şopar oldu şimdi çocuk?" Gülmeyi hemen bırakıp ciddileşti. "Hadi Özgür, hadi. Geldik tamirciye." Eliyle gösterdiği dükkana baktım, ufacık bir yerdi. İçeri girdiğinde bende arkasından adımladım.

_____________

Huh. Bölümler böyle uzun uzun güzel oluyor. Klasik bölüm sonu köşesi geliyor, hazır mısınız? Ay ama nolur nezaketen bile olsa bi cevap verin şu sorulara...

Bölüm nasıldı?
Behçet hakkında ne düşünüyorsunuz?
Toprak hakkında ne düşünüyorsunuz?
Yorumlarda kendinden çok emin olanlar var. Bazıları kesinlikle Toprak diyor, bazıları nasıl anlamadın Behçet işte diyor. Sizce hangisi? Gerçi Özgür kararını vermiş bulunmakta ama sizin düşüncelerinizde önemli.

Bir sonraki bölümde görüşürüzz, oy vermediyseniz rica ediyorum yıldızımızı parlatalım. 🌟🫶🏻

Yağmur Yağıyor (Yarı Texting)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin