Günlerden pazardı. Bu da evde, tek başıma keyifli bir gün geçireceğim anlamına geliyordu. Annem Fatma teyzelerde altın gününe gittiği için bugün ev işlerinden kurtulmuştum. Bunun verdiği mutlulukla odama çıkacağım sırada kapının zili çaldı.
Hızla kapıya ilerlerken söylenmeyi de ihmal etmiyordum. "Anne kaç kere dedim sana evde hiçbir şey unutma diye. Bu sefer altını mı unuttu-" Kapıyı açınca gördüğüm yüzle kaşlarım çatıldı.
"Buyurun?" dedim karşımdaki tanımadığım adama. Taş gibi adamdı maşallah. Tahminime göre boyu 1.90'dı. Siyah saçlı, beyaz tenliydi. Keskin çene hatlarına sahipti. Yeşil gözleri ona ayrı bir hava katıyordu.
Adamın konuşmasıyla onu incelemeyi bıraktım. "Elis sen misin?" diye sorduğunda "Evet, neden?" diye sordum.
Herhangi bir cevap vermeden içeri geçtiğinde şaşkınca ona baktım. "Ne yaptığınızı sanıyorsunuz?! Ayrıca ayakkabılarla içeri girmeyi aklınızdan bile geçirmeyin. Belki ben değil ama annem sizin cesedinizi çıkarır bu evden." dedim sinirle.
"Tanımadığın bir adam evine giriyor ve senin kurduğun cümle bu mu?" diye sordu adam bana garip garip bakarak. "E yani? Zaten yanlış bir şey yapıp eve izinsiz girdiniz, bir de yerleri kirletmeyin en azından. Sonra yerleri silme işi bana kalıyor!" diye yakındım.
Adam bana garip garip bakmayı sürdürerek ayakkabılarını çıkardıktan sonra oturma odasına ilerledi. "Adını söyle bari!" dediğimde çoktan koltuğa kurulmuştu. "Ayaz." dediğinde delirmek üzereydim.
"Ayaz, niye geldin?" diye sorduğumda göz devirdi. "Ne çok konuşuyorsun. Dilin yorulmuyor mu senin?"
"Sana ne?"
"Çay koy da içelim."
"Oldu paşam başka bir emriniz var mı?" dedim sinirle.
"Yanına da atıştırmalık bir şeyler iyi olur tabii." dediğinde göz devirdim. Hızla koltuktaki telefonumu alıp annemi aradım. Adam bana boş boş bakıyordu. "Anne! Bir adam geldi buraya, tanımam etmem. Zorla girdi içeri!" dediğimde annemin sesini arkadaki sesler yüzünden zar zor duyuyordum.
"Adı neymiş kızım?" diye sorduğunda "Ayaz mıdır nedir." diye cevapladım. Çocuğa döndüğümde kaşları havalanmıştı. Alayla bana bakıyordu. "Ha o mu! O Fatma teyzenin oğlu. Biz gönderdik onu. İyi anlaşın tamam mı? Çay falan koy önüne."
"Ne çayı anne?" dedim oturma odasından çıkarken. "Zıkkım içsin." dediğimde annem "Belli senin neden evde kaldığın." deyip telefonu yüzüme kapattı. Şaşkın şaşkın telefona bakarken arkamda duyduğum sesle yerinde zıpladım.
"Sessiz sessiz gelmesene!" dedim sinirle. "Tuvalet ne tarafta?" diye sorduğunda elimle tuvaletin yerini gösterdim. O gidince ben de oturma odasına girdim. Telefonu çalıyordu. Başlarda umursamasam da 7 kere aramışlardı. Sonunda telefonu alıp açtım.
"Ayaz, adam konuşmuyor kardeşim! Bitirelim mi işini?" Karşı tarafın öfke dolu sesiyle yutkundum. "Ayaz! Sana diyorum. Sıkalım kafasına iki tane bitsin bu iş!" dediğinde ne diyeceğimi bilemedim. "Arkadan gelen silah seslerini duyunca kalbim korkuyla çarptı. "Ayaz yok. Tuvalete gitti." dedim fısıltıyla. Karşıdaki adamın sesi soluğu kesilmişti.
Bir süre sonra bu telefon da yüzüme kapandı.
Telefonu hızla eski yerine koydum. O sırada Ayaz içeri geçerken kıyafetlerini düzeltiyordu. O farkında değildi ama pantolonuna sıkıştırdığı silahı Sweatshirt'ünü düzeltirken görmüştüm.
Ellerim titremeye başlamıştı. "Gerçekten neden geldin?" diye sordum korkuyla. "Adam az önce halime kıyasla bu halimi görünce şaşırdı. Evime her gün silahlı adamlar girmiyordu!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Mafya Bozuntusu
General Fiction... -Sen kendini ne sanıyorsun ya? Mafyacılık mı oynuyorsun! Mafya bozuntusunun tekisin. -Bir daha o ağzını açarsan konuşamayacak hale gelene kadar öperim seni küçük hanım.