Kırgınlık

344 18 2
                                    

Koskoca 4 gün geçmişti kaçırılmamın üstünden. Annem çok endişelenmişti çünkü tüm gece ortalıkta olmayıp sabaha karşı eve girmiştim. Annemin endişelenmemesi için arkadaşımla olduğumu ve haber vermeyi unuttuğumu söylemiştim.

Tabii bunun ardından bir sürü soruya tabii tutulmuş, hepsine de yalan cevap vermiştim.

Ayaz'a gelirsek, ya da gelmesek daha iyiydi. Konuşmuyorduk işte. Hâlâ bir özür bile dilememişti. Tamam ona özür istemediğimi söylemiş olabilirdim. Ama yine de dinleyebilirdi.

Başıma gelenler onun suçu değildi ama ona olan kırgın tarafımı susturamıyordum. Onu aramıştım. Ve o her seferinde meşgule atmıştı. Birkaç saniyesini ayırabileceği biri olmadığımı fark etmiştim ve bu kendimi çok aptal hissetmeme sebep olmuştu.

Her ne kadar ondan çok haz etmesem de arkadaşız sanıyordum.

Eve geldiğimde her ne kadar anneme belli etmemeye çalışsam da sırtımın ağrısı yüzünden şimdiden iki kere ağrı kesici hap almıştım. Aynadan sırtıma baktığımda sırtımın mosmor olduğunu fark etmiştim. O sandalyeyi kırmak kolay değildi tabii.

Bunları düşünüp odamda otururken telefonum çaldı. Efe arıyordu. Bayadır görüşmüyorduk kendisiyle. "Alo." diyerek açtım telefonu.

"Selam, Elis. Naber?"

"İyidir Efe, senden?"

"İyi ben de. Ben, Banu, Elif ve Ahmet bugün buluşuyoruz. Seni dün birkaç kere aradık aslında sormak için. Ama açmadın. Ben de bugün şansımı deneyeyim dedim. Geliyor musun?"

Birkaç saniye düşündüm. Gidersem kafam dağılırdı belki. İyi olabilirdi. "Tamam. Geliyorum. Sen bana konumu atarsın."

"Tamam."

Telefonu kapatmamızın ardından Efe'den mesaj geldi.

Efe Kılıçsoy
📍 konum
Saat 5'te.

Saat şu an 3'e geliyordu. Hızlıca giyinmeye başladım. Sırtımdaki morluklar ve bacağımdaki yaralar yüzünden açık şeyler giyemezdim. Üstüme oversize beyaz bir tişört altıma da bol mavi bir kargo pantolon geçirdim.

Aynanın karşısına geçip makyajımı da yaptıktan sonra hazırdım. Çantamı da alıp odamdan çıktım. "Anne, ben çıkıyorum."

Annem hızla yanıma geldi. "Nereye kızım?"

"Eski iş yerimdeki arkadaşlarımla buluşacağım. Bayadır görüşemiyorduk."

"Tamam kızım. Dikkat et."

"Tamam anne." dedikten sonra annemi öpüp evden çıktım. Otobüs durağına vardıktan 5 dakika sonra beklediğim otobüs gelmişti. Otobüse binip kartımı okuttum. Daha sonra elimdeki tuşlu telefona baktım. Babamın eski telefonuydu. Telefonum çalındığından beri bunu kullanıyordum. Bazen de annemin telefonunu. Henüz yenisini alma fırsatım olmamıştı. Zaten bu telefonda babamın eski telefonuydu. Bıkkınlıkla bir nefes verdim. Bunu kullanmak çok zordu yahu!

Gideceğim yere vardığımda otobüsten indim. Kafeye girdikten sonra bizimkileri fark ettim. Hepsi çoktan gelmişti. Birisi hariç. Ahmet. Ahmet'le eski iş yerinde üstüne kahve dökmem sonucu tanışmış ve iki arkadaş olmuştuk. Ta ki Ahmet beni sevdiğini söyleyene kadar. Ben onu reddettikten sonra arkamdan atıp tutmuş, asılsız dedikodular çıkarmıştı. Birkaç ay böyle devam etse de iş yerinden ayrılacağım gün gelip benden özür dilemiş, çok pişman olduğunu söylemişti. Ben de affetmiştim.

Bizimkilerin olduğu masaya geçtiğimde herkesle selamlaştık. "Bayadır yoksun ortalıkta Elis." dedi Banu. Kafamı sallayarak onay verdim. "İşler çok yoğundu, müsait olamadım bir türlü." Kaçırılmakla, bir kavgaya sopayla dalmakla ve polislerden kaçmakla, ha bir de karakollara düşmekle meşguldüm. Bence gayet mühim işlerdi.

Mafya BozuntusuHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin