Sirenlerin sesi git gide yaklaşırken Ayaz'la birbirimize baktık. "Motora bin çabuk." dediğinde hızlıca motora bindim. O da hızlıca önüme geçti. "Belime sıkıca tutun ve ne olursa olsun sakın bırakma." dediğinde dediğini yaptım.
Ayaz motoru çalıştırdığında ilk başlarda her şey iyiydi. Zaten hız seven bir insandım. Ama birkaç saniye sonra ölmemek için bildiğim bütün duaları okuyacağımı bilemezdim. Çünkü eğer bu hızda kaza yaparsak yaşama olasılığımız yoktu. 280'le gidiyordu!
Birkaç dakika sonra bir ara sokağa geçti ve motorun kontağını kapattı. "Birkaç dakika burada bekleyelim. Daha sonra gideriz." Cevap vermedim. Bir süre ikimiz de konuşmadık. Ama Ayaz yine öküzlüğünü konuşturdu.
"Sen salak mısın?" dedi aklına bir şey gelmiş gibi. "Aaa! Sensin salak! Allah Allah! Öküz müsün demeyeceğim. Öylesin çünkü."
"Sen benim işime niye karışıyorsun? Ya o adam sana bir şey yapsaydı? Ya o sopa sana temas etseydi?!" Bağırmamak için kendini mi sıkıyordu bana mı öyle geliyordu?
"Ya sana iyilik de yaramıyor. Adam sopayı kafana monteliyecekti. N'apsaydım? Mısırımı alıp izlese miydim?"
"Gerekirse öyle yap. Ama bir daha sakın karışma bana. Anladın mı? Senden iyilik beklemedim. Kendi kendimi koruyabilirim. İşime burnunu sokma." Ohaydı artık.
"Keşke bıraksaydım da geberseydin o zaman! Öküz!" diye bağırdım. Odundu, kütüktü, hayvanın tekiydi. Tamam teşekkür beklemiyordum ama bunu da hakketmiyordum! Bir dövmediği kalmıştı!
"Sus Elis."
"Öküz." dedim son kez. Daha sonra ikimiz de konuşmadık ve çok zaman geçmeden oradan çıktık.
Beni eve bıraktığında arkamı bile dönmeden eve girdim.
...
"Manyak mıdır nedir ya! biz insanlık yapıyoruz, beyefendi bize kızıyor. Oldu paşam!" Sinirli bir şekilde kendime kahve hazırlıyordum. "Hayır, yanlış bir şey yapsam anlayacağım. Kurtardım ulan ben seni!"
"Elis!" Annemin bana seslenmesiyle söylenmem yarım kalmıştı. "Efendim anne?" Cevap yoktu. Daha yüksek bir sesle "Efendim anne?" diye sordum. Yine cevap yoktu. Bu sefer de bağırarak cümlemi tekrarladım. Ama tahmin edin annem cevap verdi mi? Doğru bildiniz! Vermedi!
Hızla salona ilerledim. "Anne sesleniyorsun madem cevap verdiğimde niye ses etmiyorsun?" dedim sinirle. "Çamaşırları toplasana kızım. Belim ağrıyor benim." Derin bir nefes aldım. Verdim. Yine aldım. "Tabii ki." dedim sahte bir gülümsemeyle.
Hiç de çamaşır toplayacak halim yoktu ama emir büyük yerdendi. Kahvemi yapmayı daha sonraya erteleyerek balkona çıktım ve çamaşırları toplamaya başladım. Çamaşırları toplarken gözüme aşağıdaki takım elbiseli iki adam çarptı. Ne diye bekliyorlardı bizim apartmanın önünde?
Aklıma gelen şeyle hızlıca çamaşırları toplayıp içeri girdim ve üç tane kahve hazırlayıp tepsiye koydum. "Anne! Ben hemen geliyorum."
"Nereye kızım?"
"Geleceğim şimdi anne."
Hızlıca evden çıkıp elimdeki tepsiyle merdivenleri inmeye başladım. Sonunda evin önüne geldiğimde iki adam da bana dönmüştü. "İyi akşamlar!" dediğimde ikisi de bir ağızdan karşılık verdiler.
"Ya çamaşırları topluyordum. Sonra sizi gördüm. Akşam akşam burada duruyosunuz. Belli ki işiniz var. Ben de size kahve getirdim." dedikten sonra elimdeki tepsiyi adamlara uzattım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Mafya Bozuntusu
Ficción General... -Sen kendini ne sanıyorsun ya? Mafyacılık mı oynuyorsun! Mafya bozuntusunun tekisin. -Bir daha o ağzını açarsan konuşamayacak hale gelene kadar öperim seni küçük hanım.