Kaybolan Silah

551 16 2
                                    

Sabah gözlerimi odama vuran güneş ışığıyla açtığımı söylemek isterdim ama hayır. Annemin avazı çıktığı kadar bağırması yüzünden açmıştım. "Kızım kalksana artık, öğlen oldu!"

Oflaya puflaya yataktan kalkıp aşağı indim. "Günaydın." dediğimde annem "Akşam oldu." diye tersledi. Telefonumdan saate baktığımda saatin 14.00'e yaklaştığını gördüm. Dün saat 4.00'te uyumanın kötü bir fikir olduğunu şimdi anlıyordum.

"Git ekmek al da öğlen yemeği yiyelim." diyen annemden parayı alıp yola koyuldum. Altımdaki kareli pijamayla, üstümdeki penguenli yünlü kazakla ve siyah montumla tam bir moda ikonuydum.

Markete girdiğimde gördüğüm kişiyle sertçe yutkundum. Sırtı bana dönüktü ve Bakkalcı Muhammed abiye bakıyordu. Tam geri adım atacakken Muhammed abinin "Elis kızım, hoşgeldin." demesiyle olduğum yere çakıldım.

Zorla gülümseyip "Hoşbuldum abi." dedikten sonra yavaş adımlarla yanına ilerledim. "Ayaz oğlum çok teşekkür ederim. Sen olmasan ne yapardım bilmiyorum. Adamlardan asla kurtulamazdık." Ne kurtarmasından bahsediyordu? Bu mafya bozuntusu birini mi kurtarmıştı? İnanmazdım. Dün bu adam beni öldürmekle tehdit etmişti ya!

"Kim olsa aynısını yapardı abi. Siz iyi olduktan sonra gerisi önemli değil."

"Kim olsa aynısını yapmazdı oğlum. 150 bin TL'den bahsediyoruz. Bu devirde kimsenin gözünden çıkmaz o para. Senin gibi delikanlı kalmadı ya bu devirde. En kısa sürede ödeyeceğim borcumu sana."

"Ne borcu abi? Olur mu öyle şey?" dedi Ayaz içtenlikle. "Olur tabii oğlum. İtiraz kabul etmiyorum." Ayaz itirazlarının işe yaramayacağını biliyormuşçasına sustu. "Kolay gelsin abi." dedikten sonra bir süre bana baktı. Üstümdeki kıyafetlere baktıktan sonra gülmemek için yanaklarını içe çekti.

Kafamı 'hayırdır?' dercesine salladım. Omuz silkip bakkaldan çıktı. "Muhammed abi bana 2 ekmek verir misin?"

"Tabii kızım."

Ayaz'ın ne yaptığını çok merak etmiştim. Ya soracaktım ya soracaktım. Başka şekilde bu gece rahat uyuyamazdım. "Abi bir şey soracağım ayıp olmazsa." dediğimde "Ne ayıbı kızım?" dedi sevecenlikle.

"Ayaz'la az önce konuştuğunuz konu neydi?"

"Haa o mu?" dedikten sonra ekmekleri poşete koydu. "Tefecilerden borç almıştım kızım. 3 hafta sonra kapıma dayandılar paramızı istiyoruz diye. Benim aldığım 50 bin olmuş 150 bin. Nereden bileyim başıma bunlar gelecek? Ailemle tehdit etmeye başladılar." Aklına gelince bile hüzünlenmişti.

"Kapımızdan ayrılmaz oldular. Tehditler her gün artıyordu. Üç gün önce Ayaz oğlum kapının önünde görmüş bu şerefsizleri. Adamlar da anlatmışlar tabii. Bir sonraki gün Ayaz gelip bana doğruluğunu sordu. Ben onaylayınca benden habersiz gidip borcumu ödemiş."

Ayaz mı yapmıştı bütün bunları? "Muhammed abi, neden almıştın borcu?"

"Kızım çok hasta. İlaçlarını karşılayamıyorduk."

"Çok geçmiş olsun abi." Anladığımı belli edercesine kafamı salladım. Kapıdan başka biri girince tekrar konuştum. "Kolay gelsin abi."

"Sağ ol kızım."

Düşünceli adımlarla eve yürürken ilerdeki duvarın arkasından çıkan Ayaz'la durdum. "Silahım sizin evde kaldı." dediğinde gözlerim irice açıldı. Ben onu nereye koymuştum? En son çay koymadan önce elimdeydi ve nereye koyduğum hakkında en ufak bir fikrim yoktu.

Sertçe yutkundum. "Ben bulur getiririm sana." dediğimde kaşları çatıldı. "Kaybetmedin değil mi?" diye sordu sinirle. "Ne kaybetmesi! Alakası yok. Getiririm birazdan."

Mafya BozuntusuHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin