Kahvelerimizi de içtikten sonra Ayaz motoruyla beni evime bırakmıştı. Anahtarımla kapıyı açıp eve girdim. Direkt oturma odasına geçtiğimde annemi göremedim. "Anne?" diye birkaç kere seslensem de yanıt alamayınca annemi aradım. "Anne neredesin?"
"Zeliha teyzenlerdeyim kızım. Sen eve geldin mi?"
"Evet, seni göremeyince nerede olduğunu merak ettim. Neyse kapatıyorum ben."
"Tamam kızım dikkat et."
Telefonu kapattıktan sonra adımlarımı odama yönelttim. Yatağıma uzanıp gözlerimi kapattım. Bugün hissettiklerim de neydi öyle? Nasıl Ayaz'a birden bu kadar yakın hissetmiştim ki kendimi? Ben Ayaz denen adamla nasıl arkadaş olmuştum?
İlk başta hiç sevmediğim adamın her türlü sıkıntımda yanımda olduğunu anımsadım. Gerçekten uzun yıllar yanımda olan arkadaşlarım bile kötü günde yok olurken Ayaz iki gündür tanıdığı kızın dizlerine pansuman yapmıştı. Kaybolan çantasını bulup getirmişti ve buna hiç mi hiç gerek yoktu.
Bazen öküzlüğü tutsa da Ayaz hayatım boyunca gördüğüm en iyi niyetli insandı sanırım. Fakat aklıma yatmayan şeyler vardı. Mesela nasıl böyle kötü işlere bulaşmıştı? Ve böyle işler yaparken nasıl bunu dışarı yansıtmıyordu?
Bu soruları ona sormuyordum çünkü beni geçiştireceğini biliyordum. Yine meslek sırrı falan derdi muhtemelen.
O sırada aklıma gelen şey yüzümün düşmesine sebep oldu. Yarın iş vardı. İşimi seviyordum ama fazla yorucuydu. Haftasonu genelde tatildi. Genelde diyorum çünkü patronum istemese tatil diye bir şey olamazdı.
İçim geçene kadar yaşadığım her şeyi düşünmüştüm.
...
Yerimde hareketlendim. Burası yatağım mıydı? Eğer öyleyse neden her yerime bir şeyler batıyordu? Ben hareketlendikçe altımdan gelen yaprak sesleri ve sırtıma batan dallar artıyordu. Yavaşça gözlerimi açtım. Görüş açıma karanlık gökyüzünde duran milyonlarca yıldız ve oldukça dikkat çeken dolunay girdi. Olanları algılayamayıp ellerimi yere yasladım ve kendimi doğrulttum. Etrafıma baktığımda her tarafımı uzunca ağaçların kapladığını gördüm. Ormandaydım.
Neden ormandaydım? Yanlış hatırlamıyorsam en son odamda uyuyakalmıştım.
Ayağa kalkıp yürümeye ve bağırmaya başladım. "Beni duyan yok mu? Sesimi duyan yok mu?" Her defasında sesimi daha fazla yükselterek aynı cümleleri tekrarladım. Sesim uçsuz bucaksız ormanda birkaç defa yankılansa da burada hiç kimse yoktu.
Bir anda arkamdan gelen kısık ama alaycıl bir gülme sesiyle hızla arkama döndüm. geri geri giderken önüme bakıyordum. Bir anda ağaçların arkasında iki parlak göz belirdi. Bunlar insan gözü olamayacak kadar büyüktü. Fakat az önce gözleri gördüğüm yerden gülme sesi geldiğine yemin edebilirdim.
Gözler ben geri gittikçe bana daha da yaklaşıyordu."S-sen de kimsin?" Bir şeyler fısıldıyordu. Fakat sesi o kadar kısıktı ki anlaşılmıyordu. Sesi oldukça ürkütücüydü. Tek anlayabildiğim şey 'Ayaz' dediğiydi. "Ne olmuş Ayaz'a?" dedim korkuyla. Tekrar aynı gülme sesini duydum. "Ne olmuş Ayaz'a?" diye bağırdım bu sefer.
Önceden sadece gözlerini gördüğüm şey bana daha da yaklaşmıştı. Bu yaklaşmayla beraber sadece gözlerini değil bir gölgeye benzeyen silüetini de görmüştüm. Yüzü yoktu.
"Ayaz'a bir şey olmadı. Ama sana olacak." Bir anda üstüme atlamasıyla beraber bağırdım. "Yardım edin!" Yine aynı gülüşü duydum. Fakat daha sonra birden az ötede Ayaz'ı gördüm. Üstümdeki silüetin beni nasıl boğduğunu izliyordu. "Yardım." diye fısıldadım. Fakat o sadece korkutucu bir şekilde gülümsedi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Mafya Bozuntusu
General Fiction... -Sen kendini ne sanıyorsun ya? Mafyacılık mı oynuyorsun! Mafya bozuntusunun tekisin. -Bir daha o ağzını açarsan konuşamayacak hale gelene kadar öperim seni küçük hanım.