Takip etmeyi unutmayın. Oy ve yorumlarınızı bekliyorum
⬇️
3. BÖLÜM
"Çığlık"Aldığım soluklar sıklaşırken daha fazla efor harcamayıp hemen köşede duran banka oturdum. Çantamdan çıkardığım su şişesinin kapağını açıp dudaklarıma götürdüm. Kalp atışlarım düzene girerken bakışlarım Yiğit'i buldu.
"Yoruldum," diyerek sızlanmaya başladım. "Buraya gelmemizi isteyen kişi sendin, Ay Işığım." Gülümseyip yanıma oturdu. Bana Ay Işığım diye hitap etmesi kalbimde kelebeklerin uçuşmasına sebep oluyordu.
Dişlerimi gösterecek kadar gülerken "Pişman değilim, seni yormak hoşuma gidiyor," dedim. Yanımda duran diğer şişeyi ona uzatıp su içmesini istedim. Dakikalardır sahil kenarında bana eşlik etmek için kendine azap çektiriyordu.
Dün, Şanlıurfa'dan hemen dönmüştük. Eve geldiğimde Yiğit'i aramış ve olanları üstünkörü bir şekilde anlatmıştım. Söylediğine göre ben uyurken beni aramış ama uyuduğum için telefonu abim açmış, doğrusu bu benim için pek bir sorun teşkil etmiyordu. Abime güveniyordum, hem de kendime olan güvenimden çok daha fazla güveniyordum.
Yiğit ona uzattığım suyu eline alıp içmeye başlarken boğaz manzarasına baktım. Vapurlar, martılar ve manzara büyüleyiciydi. İnsanlar bu büyüyü bozarken sanki dünya sadece onlara aitmiş gibi davranıyorlardı. Üstelik bencil ve ön yargıları onları taş kalpli bir varlığa dönüştürmüştü. Bencillerdi ve çok kibirlilerdi. Lakin bilmedikleri bir şey vardı; kibrin insanı gücün kölesine dönüştürmesi saniyeleri alırdı.
Başımı Yiğit'in göğsüne dayayıp kısmen ona sarıldım. Kollarını etrafıma dolayınca kendimi huzurlu evimde gibi hissediyordum.
Boğuk çıkan sesimle, "Yiğit bana hiç yalan söyledin mi?" diye sormamla kaskatı kesildi. Böyle bir soru sormamı beklemiyor olmalıydı ki şaşkınlıkla bana baktı. "Niye soruyorsun? Yine fazla mı video izledin acaba?" Kendi söylediği cümleyle kahkaha attı.
Bir aralar fazla video izlediğim için sürekli insanlara şüpheyle yaklaşıyordum. Fazlasıyla paranoyak biri olmuştum ve ondan bahsediyordu. Ona göz devirip ayağa kalktım.
"Artık eve gitmem gerekiyor. Abime haber vermeden çıktım. Zaten bir kaç saat sonra okulda görüşeceğiz." Konuşurken aynı zamanda telefonumu ve diğer eşyalarımı çantama koyuyordum.
"Bu kadar erken mi? Trip atmıyorsun değil mi? Şaka yapmıştım sadece." Sesindeki pişmanlık hissi kalbimi eritiyordu. Aslında trip falan atmamıştım hatta aklıma dahi gelmemişti. Trip atmak pek hoşuma gitmiyordu ve bunu yapsam bile esprisine yapardım.
"Hayır ne alaka. Trip atmaktan nefret ederim. Hem sana ne zaman trip attığımı gördün ki?"
"Attığın tripleri mi sayayım, Dolunay?" diyince aslında azıcık haklı olduğuna inandım. Ama trip atmışsam bile illaki bir sebebi vardır.
"Tamam, tamam. Konuyu kapatalım bence," dedim. Saat geç olacaktı, okula geç kalmak istemiyordum.
"Hadi gel, beş dakika seni bırakayım. Yürüme boşuna."
"Gerek yok. Zaten çok yakın. Hem biraz yürümek istiyorum." Sabahın erken saati olsa da hava çok güzeldi. Güneş gökyüzünde yerini almış olmasına rağmen hafif bir rüzgar vardı ve bu huzur vericiydi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
FELAKETE GEBE Ailem Aşiret Mi?
Ficção Adolescente❝Hayat mucizelere gebedir, derler; peki ya felakete gebeysek?❞ Doğum gününde anne ve babasını kaybeden Almira Dolunay Soylu aylar sonra abisine gelen bir telefon çağrısıyla hastanede bebeklerin, nedeni belli olmayan bir sebepten ötürü, karışmış olma...