Bölüm Şarkısı: The Do- Dust It Off
Mavi, özgürlüğü simgeler. Mavi, saflıktır, temizliktir. Mavi uzanamadığınız beyazlıktır uzaklara yerleşmiş. Asla dokunamazsınız. Uçağa binerseniz, mavinin içindesiniz zannedersiniz ama aslında gitmeniz gereken milyonlarca kilometre vardır. Uzay gemisine binersiniz, bu sefer de maviden uzaklaşırsınız. Mavi asla kendisine yaklaşmanıza izin vermez. Tek yapabildiğiniz, onu oturup uzaktan izlemektir.
Benim şu anda yaptığım gibi.
Bacaklarımı kumsala uzatmış, elimde en sevdiğim kitabım ve gözümde güneş gözlüklerim ile güneşin tadını çıkarıyordum. Yaza gireli sadece bir hafta olmuştu ve annem bu yazı etkili bir biçimde geçirmek için beni anneannemlerin yanına Ayvalık'a göndermeye karar vermişti. Kendisi çalıştığı için anneannemler ile ben baş başa kalmıştım ama sorun etmiyordum. Burada alabildiğine mavilik vardı. Terleyince denize giriyor, üşüyünce güneşin altına yatıyordum. Günlerimi dolduracak bir sürü şey vardı. Yapabileceğim yüzlerce şey.
Kafamı kitabımdan kaldırdığımda karşımda bizim sitenin genç grubunun bir şezlongta oturduğunu gördüm. Her birini teker teker tanımama rağmen her seferinde kendimi onlardan uzakta tutmuştum. Bir zamanlar yakındık, her yazımızı beraber geçirir, her akşam dışarıda buluşurduk ama sonra aramıza mesafeler girince konuşmamaya başladık. Ne ben onları sorar oldum, ne de onlar beni. Hayatımdan onları uzak tutunca beni bekleyen koskoca ama yapayalnız bir yaz oldu. Karşı gruptaki kitle bana Efe'yi hatırlattı ve bir aydır görmediğim yüzü canlandı aklımda. Böyle durumlarda yaptığım şeyi yapıp galerime girdim ve yüzünü unutmamak için açtığım klasörden rastgele bir fotoğrafa tıkladım. Tıkladığım fotoğraf ondan habersiz çekilmiş bir fotoğrafıydı. Üstüne giydiği tişörtü bana vermişti ve ben de plaj elbisem yapmıştım. Tişörtün uçları bikinimi kapatacak kadar uzundu. Efe'nin numarasını tuşladım ve çok geçmeden özlediğim sesi kulaklarımdaydı.
"Dur, şu pencereden süzülen ışık da ne? Evet orası doğu, Juliet de güneşi." diye açtı telefonu sevgilim.
"Birincisi ben doğuda değil, batıdayım. İkincisi ise ben Juliet değil, Ece'yim." Verdiğim karşılık üzerine suratının düştüğünü hissedebiliyordum ama zaten amacım onun bu romantik karşılamasına karşılık onu sinirlendirmekti. Bu kadar öküz olmama karşılık o her zaman hazırcevaptı.
"Zaten ben de Romeo değil, Efe'yim. Offf... şu kıza bak be analar ne doğuruyor?" Gözlerimi kocaman açıp yattığım şezlongda doğruldum. "Efe, sen ne yapıyorsun?" dedim şaşkın şaşkın.
"Ece, kanka, şu kızı görmen lazımdı var ya..."
"Alırım o kankayı senin bir yerlerine... Anladın sen. Ne diyorsun ya?" derken kızgın olmama rağmen kibar olmaya çalışıyordum. Elimdeki kitabı hızlıca kapattım ve Efe'nin cevabını bekledim.
"Kanka yalnız bir şey diyeceğim." dedi şakasına hala devam ederken. Başta söylediği kelimeyi yine sineme çekip sustum ve diyeceği şeyi bekledim. "Senden bahsediyordum."
Önce dudaklarım yana kıvrıldı ve daha sonra alt dudağım ön dişlerimin altında kaldı. Duyduğum şey üzerine gözlerim hülyalı hülyalı bakıyor ve onu ne kadar özlediğimi hatırlatıyordu her şey.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ayvalık (İzmir #2)
Teen FictionHer yaz Ayvalık'a anneannesinin yanına kalmaya giden Ece, bu yaz beklemediği şeylerle karşılaşır. Ayvalık'a gelmeyi hep istemesine rağmen burada eksik olan bir şey vardır. Efe'den ayrı üç ay geçireceği için yazının mahvolduğunu düşünen Ece, adı gibi...