Bölüm Şarkısı: Nothing's Gonna Hurt You Baby- Cigarettes After Sex
*
"Dans et benimle sevgilim. Bak ay gökyüzünde, bembeyaz. Elbisemin rüzgarda aldığı hareketi görüyor musun? Ah, senin etrafında ben de o haldeyim. Hiçbir şey bizi şu an durduramaz. Görüyor musun, ışıldayan ayı? Hadi, ona katıl ve ellerini belime dola."
"Bu nereden alıntı?" diye sordum hızlıca.
"Alıntı değil, ben buldum." Cevabına şaşırmış ve Efe gibi birinden beklenmeyecek satırları tekrar zihnimde yinelemiştim.
"Devam etsene." dedim gözümü kapatarak. Rüzgar denizin üzerinden süzüldükten sonra saçlarımın arasına dalmış ve onları geriye sallandırmıştı. İzmir'in geç vakitleri olduğundan sokaktaki az insan sayısı ortamı daha da sakinleştirmişti. Efe'nin yanımda olduğunu hissetmek bile bu soğuk günde içimi ısıtıyordu.
"Devamını biz yazarız." dedi beni tekrardan şaşırtarak.
"Nasıl yani?" diye sordum. Bana doğru yaklaşmış ve ellerini belimden dolamıştı. Nefeslerimizin havaya karışırken yarattığı beyaz buğu birbirine girmişti.
"Ve şimdi yıldızları sallandırıyoruz, zihnimizdeki melodide. Hadi mırıldan benle mırıltıyı." Dreaming of You adlı şarkının melodisini mırıldandığında ona katıldım. Bedenlerimizi bir sağa bir sola sallandırırken etraftaki insanların bakışlarını es geçiyordum. Bana gülümseyerek bakan bu insanın düşünceleri şu anda daha önemliydi.
Her şeyden uzaklaşmış, soyutlaşmıştım. Bundan sonra anlamıştım ki, aşk dedikleri şey iki kişilik yalnızlıktı.
*
Önümde annesiyle otobüsten inen minik Efe'ye baktığımda aklıma gelen bu anımızı tekrar içimde neden hissettiğimi bilmiyordum. Belki de onunla aynı şehirde tekrar bulunmaktı bu, belki de sadece şu küçük çocuk buna sebep olmuştu. Her iki şekilde de garipti bende yarattığı duygular. Burnumu yakıyor ve yutkunmamı zorlaştırıyordu.
Otobüsten indiğimde beni bekleyen babamın yanına aceleyle gittim. Beni kocaman bir gülümseme ile karşılamış ve hemen sarılmıştı. Uzun süre bu sıkı sarılmamızdan sonra beni inceledi.
"Güzelleşmişsin." Kameraları indirin, beni şımartıyorsunuz. Yorumuna karşılık hafif de olsa sırıttım. Babam valizimi yerden aldıktan sonra arabaya doğru yürümeye başladık.
"Yolda seni birkaç kez aramaya çalıştım, ancak ulaşılamıyordu."
"Telefonumu denize düşürdüm." Babam gözlerini kocaman açmış ve bana yarı şaşkınlık yarı da kızgınlıkla bakıyordu.
"Emin misin?"
"Tabiki de değildim. Sonuç olarak telefonu bir peri de alıp götürmüş olabilir." Bu yorumum babamı daha da kızdırmış olmalı ki sertçe nefesini verdi.
"Benim eski telefonlarımdan birini alırsın, yeni bir şey almam haberin olsun." İçimi çektikten sonra "Tamam." diyerek cevap verdim. Zaten çökmekte olan moralim tekrardan ilgiye ihtiyacı olduğunu hatırlatıyordu. Arabaya oturduğumda içeride sıcak olan hava ne kadar yalnız olduğumu hissetmeme sebep oluyordu. Ancak bu sefer ki ne yazık ki iki kişlik yalnızlık değildi.
Belki etrafımda birçok beni seven insan ve yanımda bulunmak isteyen kişiler vardı. Ancak birinin bana yaşattığı şeyleri öyle bir anda silemiyordum ve bu da beni en derin kuyularda tek başıma bırakıyordu. Yokluğunda kendimi uyuşuk ve yarım hissediyordum. Gel dese uçarak yanında olurdum, haberi yoktu.
Kitap okuyordum, o beliriyordu. Müzik dinliyordum, onu görüyordum zihnimde. Bu da sevdiğim şeylerden beni soğutmaya başlamıştı. Olabildiğince az hareket yapıp kendimi bana onu hatırlatacak her türlü şeyden uzak tutuyordum. Yaşamaktan daha çok uzaklaşmaktan farkı yoktu bunun. Ve durmadan, ama durmadan, onu merak ediyordum. Yüzünde beliren o masumane gülümsemeyi tekrardan görebilmek için dünyayı karşıma alırdım, haberi yoktu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ayvalık (İzmir #2)
Teen FictionHer yaz Ayvalık'a anneannesinin yanına kalmaya giden Ece, bu yaz beklemediği şeylerle karşılaşır. Ayvalık'a gelmeyi hep istemesine rağmen burada eksik olan bir şey vardır. Efe'den ayrı üç ay geçireceği için yazının mahvolduğunu düşünen Ece, adı gibi...