31. Bölüm #Sözlük#

6K 429 87
                                    

Bölüm Şarkısı: Bekle Dedi Gitti- Kaan Tangöze

*

Uzun bir beklemeden sonra yazdığım kısa bölüme yorum kısmında bana küfürler yağdırabilirsiniz ama bölümü zaten elimden geldiğince kısa tutmaya çalıştım. Diğer bölümde yapmak istediğim bir şey var bunun için bu bölüm beklediğinizden kısa olacak. Uzun bir süre bekletmeme gelirsek benim için zor olan şeylerden geçtim ve size de duyurmak istediğim bazı şeyleri başarmaya çalışıyorum. Bu bahanem değil ancak daha yeni yeni bilgisayarımın başına oturabiliyorum. Şimdiden ama hepinize teşekkür ediyor, keyifli okumalar diliyorum. Sizleri seviyorum.

*

Torpidoya öylesine hiçbir şey düşünmeden bakınca sanki daha önce olan şeyler yaşanmamış gibi hissetmek işime geliyordu. Efe'ye bakamıyor, gözlerinde karşılaşacağım boşluktan korkuyordum. Tereddüt etmeden benle konuşmasını istiyordum ki şimdiki bu sessizlik bunun ne kadar imkansız olduğunu anlatıyor gibiydi.

Uzun süre arabayı çalıştırmadan öylece oturduğumuzda bir süre sonra sıkılmış ve beni bir an önce evime bırakmasını dilemiştim. Ama o benim düşüncelerimin aksine kendi koltuğunda arkasına yaslanmış ve gerginlikle parmaklarının kenarlarını ağzına yem ediyordu. Sukünetinin köşesinden çıkıp benimle konuşması için adeta ona yalvarıyor olsam da torpidonun karanlık yüzeyine bakmak beni bir an olsa da sakinleştiriyordu.

"Gidelim mi?" diye sordum çekingenlikle. Bana kızmasından mı korkmuştum da sesim böyle çıkmıştı yoksa özgüvenim mi ezilmişti ayırdına varamıyordum.

Beni duymamışçasına orada oturmaya devam etmişti. Bu beni korkutuyordu. Buraya gelirkenki gibi neşeli ve radyoda çalan şarkıya eşlik etmek istiyordum. Radyo kapalıydı.

Gözlerimi önümdeki cama ilerlettiğimde az önce hiddetle çıktığımız yerden şimdi Kerem'in üstünü düzelterek çıktığını görmüştüm. Efe de sanki bu anı bekliyormuşcasına elini ağzından çekti ve hızlıca arabayı çalıştırdı. Kerem'i gördükten sonra ani bir hareketle gaza yüklenmesi aniden ona dönmeme ve "Ne yapıyorsun?" diye sormama neden olmuştu.

Efe sanki ben burada yokmuşum gibi arabayı sürmeye başlamış ve hızla ilerleyen arabayı bizim ona henüz gelmekte olduğumuzu farkında olmayan Kerem'e doğru sürmeye başlamıştı. "Efe, dur!" diyerek haykırsam da, ben yoktum onun için şu an. Dinlemiyordu öfkesi kulağını tıkadığından.

Kerem bizi fark edip hızımızdan dolayı suratında korku dolu bir ifade yerleştiği vakit Efe tam önünde frene basmıştı. Sadece santimetreler kala aniden frene basması, kemerim takılı olmadığından, öne uçmama ve torpidoya çarpmama neden olmuştu. Canımın acımış olması Efe'nin umrunda olmamıştı.

Arabanın kapısını hiddetle açıp şaşkınlıktan hala olduğu yerde duran Kerem'in yanına geçti. Olası bir yanlışlığı düzeltmek adına arabadan inmek istiyor ama bir o kadar da arabanın altında kalmış olan güvenimi yerden kaldıramıyordum.

Şimdi restorantın dışında olduğumuzdan kavga edebileceğini düşünen Efe'yi kınadım. Bir o kadar kavga etmesini isterken sakin kalmasını isteyen yanım beni ikileme sürüklüyordu. İhtiyacım varmış gibiydi Kerem'in acı çekmesine, ama bir o kadar da anlamıştım onun çelikten bir zırhın içinde olduğunu. Hatta bir nevi ayna görevi görüyordu bu zırh. Ne kadar öfke ile ona yaklaşırsanız o kadar ateş ile yakıyordu sizi. Şayet şu an paramparçaydım, güvensizdim, korumasızdım.

Sanki bu kelimeleri büyük bir kadınmışçasına, belki de olgun, kurduğumdan kendime gülesim geliyordu. Alt tarafı sınavlara hazırlanan bir lise öğrencisinin bu kadar dökük sıfatların arkasına saklanması ne kadar doğruydu?

Ayvalık (İzmir #2)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin