Bölüm Şarkısı: Alina Baraz & Galimatias - Make You Feel (Kerala Remix)
Mutluluğun şu ana kadar anlamını soranlara yalan söylediğimi fark ettim bu sabah. Mutluluk kollarımda uyuyan Efe Parlar'mış meğersem. Ve nedense bunun için suçluluk duyamadım çünkü ona bakarken böyle bir şey hissetmeniz imkansızdı. Kapalı gözlerinden uzanan kirpiklerini izlerdiniz ve zaman yok olurdu. Dünya dönmeyi bırakırdı. Sadece siz ve o, boşlukta süzülürdünüz. O asla uyanmazdı, siz de onu sonsuza kadar izleyebilirdiniz. İfadesiz kalan, kapalı dudaklarına bakabilirdiniz. Çileğin rengi ile yarışıyordu şayet dudakları. Ve belki onu öpmek isteyecektiniz ama yapamayacaktınız çünkü ona dokunarak uyandırmak istemezdiniz.
Sahi dokunuşlarınızın da bir anlamı kalmıyordu bu evrende. Kelimeler yersiz kalıyordu hayali temaslarınızı anlatmaya. Bu önce size sinir bozucu gelebiliyordu ancak sonradan anlayıveriyordunuz, o sizin hayatınızın aşkı.
Efe önce gözlerini açtı ve beni görmemiş olacak ki ifadesiz kaldı. Daha sonradan nerede olduğunu ve neler yaptığını hatırladığında yüzünde bir gülümseme belirdi.
"Günaydın." Efe gözlerini ovuştururken mayışmış sesi ile selamladı günü. Ona karşılık olarak "Günaydın." diye fısıldadım. Aramızda oluşan sessizliği bozan bir karın guruldaması ile kahkahayı bastım. Efe açlıkla karnını tuttu.
"Dün akşamdan beri bir şey yemedim. Dalga geçme lütfen." Gülmemi bastırmak için dişlerimi dudağıma geçirdim.
"Mayolarını giy. Ben de sana yiyecek bir şeyler hazırlayayım."
Aşağı indiğimde anneannem ve dedem kahvaltı yapıyorlardı. Masadaki binbir çeşit yiyeceği görünce benim de iştahım açıldı.
"Yine beni beklemeden başlamışız." dedim masadan birkaç salatalığı mideme indirirken.
"Otur da sana yumurta yapayım." Anneannem masadan kalkmaya çalışınca onu durdurdum. "Ben kahvaltıyı sahilde yapacağım anneanne, dur sen." Masadan beğendiklerimi bir tabağa yerleştirirken anneannem ısrarlarımı dinlemiyor gibiydi.
"Olur mu öyle şey, yumurta yemeden. Bak sonra..." Anneannem yine kalkmaya çalışınca kollarından tutup oturtturdum yerine. İkna etmeyi becerdiğimde elime aldığım yiyecekleri bir kaba koyup yukarı çıktım. Odamda mavi mayosu ile üstsüz duran Efe'yi görünce tepkisizce durdum.
"Sana yiyecek bir şeyler getirdim." dedim elimdeki kabı uzatarak. Efe elini kaldırıp kabı alacakken geri çektim elimdeki yiyecekleri. "Ancak bunları sahilde yiyeceğiz."
Siyah bikinimi giydikten sonra plaj çantamı hazırladım ve kendiminkine ek olarak bir havlu da Efe'ye aldım. Aşağı indiğimde dedem ile anneannem hala kahvaltı ediyorlardı. İçeri gidip onlara çıktığımı söyledim ve daha sonra Efe'ye aşağı inmesini bildiren bir mesaj attım.
Arka kapıdan sessizce çıktığımızda böyle riskli bir şeyi başardığımız için kendimle gurur duyuyordum. Hala suçluluk duymuyor değildim ama insan doğası sanki bir suçu paylaşınca cezası da azalacakmış gibi hissediyordu. Yanımda Efe dururken de benim pişman olma gibi bir duygum kalmıyordu elimde. Kolumu sevgilimin beline attıktan sonra beraber plaja doğru yürüdük.
Kumsala girdiğimizde deniz sıcak kumların üzerine serinliğini bırakıyordu. Birçok insanın gürültülü bağırışları kumsalı doldururken, birçok bayanın da güneşlenmesi plajı renklendiriyordu. Dondurmasını yalayan çocuklar veya canlı bir müzik eşliğinde kafede takılanlar da vardı. Her yaştan insanın bulunduğu ortama rağmen, deniz kenarında kendi eğlencelerine bakan gençler daha çoğunluktaydı. Kumların biraz gerisindeki çimenlik alanda bikinileri ile voleybol oynayan kızlar daha sonradan dikkatimi çekmişti. O kızları burada her sabah görmeme rağmen hiçbir zaman tanışmak için yanlarına gitmemiştim. Gözlerimi onlardan ayırdıktan sonra kendimi hareket eden müziğin eşliğine bıraktım. Güneş gözlüklerimin ardından gözlerimi kapattım ve kolumdaki sevgilimin yanında biraz sallandım. Müziği sevdiğimi gören Efe belimdeki elini sıkılaştırdı ve beni etrafında döndürdü. Ayağımdaki terlikleri çıkarttım ve sıcak kumların ayaklarımın altına kavurucu esintisini bırakmasına izin verdim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ayvalık (İzmir #2)
Teen FictionHer yaz Ayvalık'a anneannesinin yanına kalmaya giden Ece, bu yaz beklemediği şeylerle karşılaşır. Ayvalık'a gelmeyi hep istemesine rağmen burada eksik olan bir şey vardır. Efe'den ayrı üç ay geçireceği için yazının mahvolduğunu düşünen Ece, adı gibi...