Bölüm Şarkısı: Selena Gomez- Good for You
Multimedya: İzmir öyküsünden
*
Rakip neye denirdi?
Bir ringte karşılıklı gelen iki boksörcüye mi denirdi rakip, yoksa çıkarlarının çatışması mıydı? Siyah ve beyaz mıydı rakip, tam tamına zıt mı olmaktı? Sağ ve sol, yukarı ve aşağı mıydı? Peki, rakip olmak için ne yapılması gerekirdi?
O an ne diyeceğimi bilemeyerek bakıyordum işte Kerem'e. Ne demek istediği hakkında en ufak bir ipucum bile yoktu. Beni daha çok düşündüren rakip olacak kadar ona ne kötülü yaptığımdı. Neyime göre yargılamıştı beni? En başından beri neden sevmemişti beni? Ben ona soğuk davrandığım için miydi, yoksa o böyle olduğu için mi soğuk davranıyordum? Kafam karışmıştı. Karşımdaki birinin bana haksızlık yaptığını düşünüyordum. Ben ondan ne bir şey istemiştim, ne de ona karşı bir şey yapmıştım. Benden nefret etmesini gerektirecek en ufak bir hatam bile olduğunu düşünmüyordum. Yanlışı olmalıydı, o bana karşı olabilirdi. Beni yanıltabilirdi, beni küçük düşürebilirdi ama ben ona karşı değildim. Ben onu üzecek bir şey yapmazdım. Yani en azından bu konuşmaya kadar yapmazdım.
"Ne demek istediğini anlamadım?" dedim elime birkaç parça ağaç dalı tutuştururken. "Sana ne yaptım ki ben?"
"Tanıştığımızdan beri benden hoşnut olmadığın kesin." Umursamadan arkasını dönüp grubun olduğu yöne doğru ilerledi. Oradaki kişilerin yanında tartışmaya giremeyeceğimiz için çenemi kapalı tutmuştum. Bunu o da bildiği için tartışmanın yarıda kesilmesi işine gelmişti.
Efe'nin yanında oturduğumda kolunu belime doladı ve yanağıma ufak bir buse kondurdu. "Nerede kaldınız? Orada baya uzun uzun konuşuyordunuz?" İnsanlara her ne kadar yalan söylemeyi sevmesem de şu son birkaç gündür bu illet huyum haline gelmeye başlamıştı. Sıkıştığım anda en kolay çözümüm olmuştu adeta. Sadece bir şeyler uyduruyordum ve gerisini düşünmüyordum. Oysaki eğer bu başımda patlarsa büyük bir felaket olacağı kesindi. Kolay çözümler neden hiçbir zaman kalıcı olmazdı? İnsan zor durumda kalırsa kurtulması her zaman daha zor olurdu. Bunun için yalan söylemek hep yanlış tercih olmuştu. Sadece kendinizi değil, karşıdaki insanın duyguları da işin için giriyordu ve bu sefer bir tren gibi ardı ardına gerçekdışı şeyler sıralıyordunuz.
"Merak etme Parlar, sevgilini alacak felan değilim." diye araya girdi Kerem. Ben ise kendimi ve sevgili kelimesini Kerem'in ağzından çıkan cümlede duyunca sinirden köpürmek üzereydim. Sanki işleri birbirine karıştırmayı seviyor, adeta bundan haz alıyordu. Ancak neden bu kötülüğü yaptığını çözmüş değildim. Doğa'ya baktığımda onun da bu cümleden rahatsız olduğu aşikardı. Gözlerini devirerek telefonunun kilidini açtı ve Kerem'in yüzünü görmemek için eline gelen ilk uygulamaya tıkladı. Efe rahatsızca yerinde kıpırdandıysa da Kerem'in yüzündeki ifadeden ciddi olduğunu anlayabilmişti. Belki de bu yüzden üstüne bir şey eklemedi, ya da sesini çıkararak başka bir tatsızlığa neden olmak istemedi. Kerem bitirdiği ilk şişesinin yerine başka bir bira şişesini kafasına dikerken etraftaki tüm gözler onun üzerindeydi. Ortamı germeyi seven Kerem'in ise hiçbir şeyi takmadığı kesindi. Ortalığı karıştırıp öylece kenara çekiliyor ve tartışmayı dışarıdan izliyordu. Adeta kargaşadan besleniyordu.
Almasan iyi edersin, diye tutturdu iç sesim. Sadece benim değil buradaki herkesin öyle hissettiğine emindim. Kerem dışında tabiki.
"Ee Kerem, ateşi yakmayacak mısın?" Ecem ortamı yine kurtarmaya çalışıyordu ki bu sefer kimsenin burada daha fazla oturmak istemediği belliydi. Kerem'in eline koz bırakmamak için ilk kalkmak istiyorum diyen ben olmak istemiyordum bu yüzden birinin artık gidelim demesini umuyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ayvalık (İzmir #2)
Teen FictionHer yaz Ayvalık'a anneannesinin yanına kalmaya giden Ece, bu yaz beklemediği şeylerle karşılaşır. Ayvalık'a gelmeyi hep istemesine rağmen burada eksik olan bir şey vardır. Efe'den ayrı üç ay geçireceği için yazının mahvolduğunu düşünen Ece, adı gibi...