Biraz daha kendimi iyi hissetmeye başlayınca başımı kaldırıp Teo'ya baktım. Ne kadar birilerinin beni bu halde görmesini sevmesem de abimdi o benim, küçük kız kardeşinin her halime alışkındı.
Elini yanağıma yerleştirdi ve cebinden çıkarttığı peçeteyle gözlerimden akan yaşları sildi.
"Konu ne olursa olsun.."
Durunca yutkunarak ona baktım. İki elinin avuçlarını yanaklarıma yaslayıp başımı hafif yukarı kaldırdı.
"O bile olsa artık ağlamanı istemiyorum. Seni böyle görmek canımı çok yakıyor ve elimden hiçbir şey gelmiyor. Üzülmeyeceğini bilsem şimdiye kadar çoktan ona haddini bildirmiştim ama işte sen varsın."
Ne diyeceğimi düşünürken kapı açılınca ikimizin bakışları da kapıya döndü. Gelen Pamir'di. Sanırım ilk kez onu gerçekten görmek istemiyordum.
Bakışları ilk önce Teo'yu buldu. Bunun sebebi muhtemelen kapıya daha yakın olmasıydı. Bakışları yanaklarımdaki ellerine kayınca kaşları çatıldı. Yanaklarımdaki bakışları bu kez yüzüme çıktığında göz göze geldik.
Yüzümün ne halde olduğunu bilmesem de o dehşet dolu ifadesinden çok da iyi olmadığını anlayabiliyordum. Bana doğru adım atarken başımı diğer tarafa doğru çevirince Teoman yanaklarımdaki ellerini çekerek önüme geçti.
Başımı tamamen arkaya çevirmediğim için ikisini de rahatça görebiliyordum. Teoman'ın önüme geçmesiyle Pamir duraksadı. Birkaç saniye anlam vermeye çalışarak Teoman'a baktıktan sonra bakışları bana döndü.
Ne kadar onu görmek istemesem de - ki bunun tek sebebi içimde yarattığı o büyük yangındı- göz ucuyla ona baktım. Bakışları yumuşarken yutkundu. Gözlerinde o pişmanlığı görünce içim sızlasa da bana doğru adım atmaya başladığında konuşmak yerine başımı bu kez tamamen çevirip ona arkamı döndüm. Bu onunla konuşmak istemediğimi gayet açık bir şekilde belli ediyordu.
"Miray, beni dinler misin?"
İçimden bir ses onu dinlemek, gerçekleri -belki de bildiklerimi- öğrenmek için can atarken zorla da olsa onu bastırarak sessiz kaldım. Seninle konuşacaksam bile bu şimdi olmayacak Pamir. Kendimi daha iyi hissettiğimde, duyabileceğim her şeye kendimi hazır hissettiğimde olacak.
"Seninle konuşmak istediğini sanmıyorum, yanlış bir zaman şu an. Konuşmanız iyi değil aksine ikiniz için de daha kötü olacak."
"Miray?"
Nefes verdim. Biraz daha ısrar ederse dayanamaz kabul ederdim ve bunu Teoman çok iyi biliyordu.
"Israrların bir şeyi değiştirmeyecek, zamana ihtiyacı var."
Pamir'in ne yaptığını göremediğim için nasıl bir tepki verdiğini deli gibi merak etsem de duruşumu bozmadım. Bu kez yapamazdım çünkü.
"Konuşacağız Miray, konuşmak istemezsen de dinle beni. Sana kendimi açıklamama izin ver. Şimdi değilse bile.."
Gözlerim yeniden dolmaya başladığında tavana çevirdim gözlerimi. Her zaman bu kadar sulugöz müydüm yoksa bu sadece bugüne mi özeldi?
Benden cevap alamayınca kapıya doğru ilerledi. Kapının sesini duyduğumda çıktığını anladım. Derin nefes vererek gözlerimi kapattım. Neden hiçbir şey planladığım gibi gitmiyordu?
***
Ders boyu önümdeki kağıdı karalamıştım. Sınıfın çalışkan öğrencilerinden olmasam da bu dersi sevdiğim için en çok katılım gösterenlerden birisi ben olurdum. Hocanın sorduğu çoğu soruyu cevaplamaya çalışır, anlamadığım bir şeyi mutlaka sorar ve notlar çıkartarak araştırma yapardım. Bugünkü ders bir istisnaydı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Lost On You | Texting (Tamamlandı)
Short Storyrojaredd: kırmızı sana çok yakışırdı bak. rojaredd: evet evet eminim kırmızı sana çok yakışırdı. rojaredd: yatağına da yakışır mı diye görmek isterim açıkçası.. dincerpamir: Gel, yat yanıma. dincerpamir: Bak bakalım yakışıyor mu. rojaredd: sarılıp d...