Asıl gerçek James

12 2 2
                                    

Kafamı kaldırıp kapıyı açarken gördüğüm görüntüyle kanım dondu. Bahçedeki çocuk elindeki kocaman bıçakla arkamda mı dikiliyordu yoksa beynim bana bir oyun mu oynuyordu?

Karanlıkta soğuk betona düşen başımdan sonrası derin bir sessizlik.

* * *

Korkudan bayılmış olmalıyım ki ayıldığımda karanlık ve ıslak bi yerdeydim. Tam olarak ıslak yerde yattığımı söyleyebilirim çünkü üstüm başım sırılsıklamdı. Ellerimde yada ayaklarımda ip olup olmadığını kontrol edip biraz olsun rahatladım çünkü kaçırılmış olsam bile ne bağlanmış ne de ağzım bantlanmış değildi. Bununda bu klinikte yaşadığım şizofreni krizlerinden biri olup olmadığını içten içe merak ederken bir yandanda korkuyordum.
Şizofren olmak o kadat ilginç ve kötü bir şey ki gerçekle hayali ayırt edemiyorsunuz. Düşünün mesela gördüğünüz, tanıdığınız, varlığını hissettiğiniz tamamıyla gerçek olduğunu düşündüğünüz dokunabildiğiniz insanların sizin kurgunuz olduğunu aslında onların yaşayan birer varlık olmadığını öğreniyorsunuz. Zihninizin bu küçük oyunları bazen tüm dünyanızın yıkılmasına sebep olabiliyor. Geçici hafıza kayıpları, sürekli geçmişinize dair farklı anıların ortaya çıkması sizi giderek yoruyor. Şizofren bir insan asla normal insanlara içini dökemez çünkü onlar sadece beynindeki birer yansıma olabilir. Güvensizliğe hiç girmiyorum o zaten bu hastalığın direği. Acıları kalbinden çok beyninde hissetmek zorundasın şizofrensen ve her tedavi uygulansa bile bu kadar yaşanandan sonra asla normal olamazsın.
Düşüncelerimle boğuşup daha da hüzünlenirken açılan kapının sesiyle bakışlarımı sol tarafa çevirdim, birden ortama dolan ışık gözlerimin kamaşmasına sebep oldu ve ellerimle yüzümü kapattım. Klinikteki çocuk bana doğru geliyordu. Yanıma oturup sırtını duvara yasladı ve bacaklarını uzattı. Hala kapıyı kapatmamış olması garibime gitmişti fakat aldırmadım. Bana bu kadar çok kaçöa fırsatı veriyorsa amacı beni zorla burda tutmak olamazdı. Yerimde doğrularak sordum.
-Ne istiyorsun benden
-Gerçekleri görmeni istiyorum Jennifer, bir menfaatim yok
-Adımı nerden biliyorsun
-İnan hakkında daha çok şey biliyorum, senden bile çok şey. Ve lütfen benim sadece zihninin bir oyunu olduğumu düşünme şuan şizofrenliğin tutmadı
-Bak ne istiyorsun ya da ne anlatıcaksın umrumda bile değil ben gidiyorum.
Tüm soğukkanlılığımla duvardan tutunarak ayağa kalktım. O hala yerde oturmaya devam ediyordu, ben ağır adımlarla kapıya yürürken seslenişini duymamla duraksamam bir oldu.
-Anlatıcaklarım Luce hakkında!
-Hey. Sen Luce'u nerden tanıyorsun? O yalnızca benimle ilgileniyordu.
-Seninle ilgilenmesinin tek sebebi..
Sözünü kesip ben devam ettim
-Şizofreni hastalarıyla ilgilenmek istemesi ve beni seçmiş olması.
-Yanılıyorsun Jennifer, çok yanılıyorsun. Anlatıcaklarımdan sonra ne demek istediğimi daha iyi anlayacaksın. Lütfen biraz kal ve beni dinle, görüyorsun ki seni burda tutmak için çabalamıyorum istediğin zaman gitmekte özgürsün.
Ona nasıl güveneceğimi bilmiyordum fakat gerçekten dediği gibi istediğim zaman gidebilirdim. Bu yüzden geri dönüp onun biraz daha uzağına oturdum başımı duvara yasladıktan sonra anlatmaya başlamasını söyledim.
-Bak Jennifer nasıl söyleyeceğimi bilemiyorum ama Luce, o aslında yok. Benim hakkımda düşünüyordun ya acaba şizofreninin bir oyunu mu diye, ben gerçeğim fakat Luce'u sen yarattın.
Söyledikleri karşısında aniden ona dönüp bağırmaya başladım.
-NE? NE SAÇMALIYORSUN SEN. TANRIM BU Bİ RÜYA FALAN OLMALI.
-Jennifer sakin ol lütfen böyle davranma sakinleşmezsen aklın Luce'u yanına yollayacak şuan sus ve beni dinle sana bunu kanıtlayacağım.
Kalbim güm güm atarken elimde ağzımı kapatıp devam etmesi için başımı salladım.
-Bu kliniğin bahçesine ilk defa çıktığında yanında Luce vardı değil mi? diye sordu. Evet anlamında başıöı salladım. Hala o şok etkisiyle kaşlarım çatık avcum ağzıma yapışmış korkulu bakışlarla çocuğu dinliyordum.
-O gün üzerindeki kıyafeti hatırlarsın, o güne özel ilk defa renkli hırka giymiştin ve başka hiçbir zaman seni o hırkayla görmedim.
Cebinden bir zarf çıkartırken yalnızva o gün giydiğim hırkamı düşündüm, gerçektende doğru söylüyordu. Detaycı birisi olduğunu düşünmeye devam ederken zarftan birkaç fotoğraf çıkarttı.
-Bu fotoğraflar o gün çekilmiş fotoğraflar Jenny ve hiçbirinde yanında Luce yok. Çünkü onu yalnızca sen görebiliyor ve duyabiliyorsun. Biz varlığına inandığın bu hayali hemşireyi doktor Maslow'dan öğrendik. Ayrıntılı olarak ona anlatmışsın ve Luce yalnızca sen istediğinde beynin izin verdiğinde gelebiliyor. Bunlar hastalığının etkileri, ben sana yardım etme görevini üstlendiğim için şuan burdayım, al ve fotoğraflara bak.
Şaşkın ve korku dolu bakışlarla elim titreyerek fotoğrafları aldım. O gün bankta, ağacın altında çekilmiş fotoğraflarım vardı ve hepsinde yalnızdım, Luce'un beni bırakıp gitmiş olabileceğini düşündüm fakat o gün yanımdan yalnızca yiyecek birşeyler almak için kalkmıştı, ben onları yerken hep yanımdaydı. Fotoğraflarda ise yiyecekleri alan bendim ve yerken yalnız başıma gülüyordum. Bu iş gerçekten korkutucu bir hal almaya başladığı için gözlerimden akan bir iki damla yaş elimdeki fotoğrafa damladı.
-Ama bu nasıl olur. Hiç bu kadar gerçekçi yaşamadım bu hastalığı. Şimdi ben öğrendim ve artık Luce gelmeyecek mi? Beni günden güne iyileştiren aslında aklım mıydı? İnanamıyorum gerçekten.
-Şaşırman ve inanamaman doğal Jennifer. Artık farkına varmalı ve Luce'u gördüğünde ona gerçek olmadığını, o anda orada yalnız olduğunu söylemelisin. Ancak böyle kabullenebilirsin ve bu durumdan kurtulabilirsin.
-Peki sen, senin tüm bunlarla, benimle alakan ne?
-Jennifer, ben sadece sana yardımcı olmak istiyorum, işin aslı kliniğe ilk yattığın gün seni fark edip gizliden gizliye takip etmiştim. Neler yaşadığından hep haberim vardı, şimdide sana yardım etmek istiyorum. Tekrar gülmeni sağlamak, yanında olmak istiyorum.
Hiç beklemediğim bir anda hayatıma giren ve tümüyle yaşantımı değiştiren bu çocuğa karşı ne demeliydim? Onun gerçekliğine nasıl güvenebilirdim ki? İçimden bir ses garip olan bu çocuğa güvenmemi söylüyordu ve bende o sese kulak verdim.
-Artık yanımdasın, beni bu işin içinden kurtarabilirsen daima yanımda kalabilirsin. diyip elimi uzattım. El sıkıştık ve gülümseyerek mahçup bir tavırla ekledi.
-Bu arada ben James, ismimi söylemediğim ve seni buraya kaba bir şekilde getirdiğim için üzgünüm ama bir şizofren hastasını gerçek olduğuma nasıl inandırabilirim henüz bilmiyorum.
"Öğreniceksim, şizofrenlerle ilgili daha çok şey öğreniceksin." diye geçirdim içimden.
-Çok yorgunum herşey için teşekkürler James, artık odama gidip dinlenmek istiyorum. dedim ve kalktım oda başını sallayıp ayağa kalktı ve ağır adımlarla oradan çıktık. Koridorda yürürken klinikte ne çok ilginç yer olduğunu düşünüyordum. James'in sesiyle düşüncelerimden sıyrıldım.
-Eğer, yani senin içinde uygun olursa, yarın birlikte takılalım mı?
-Yemekten sonra beni almaya gelirsen bahçede vakit geçirebiliriz. dedim.
-Yemek saati biter bitmez odanın önünde olucam. diyip heyecanla gülümsedi. Onun bu tavırları benimde gülümsememi sağladı. Beni odama bıraktıktan sonra ne yaptı bilemiyorum ama ben çok rahat bir uyku çektim. Olanları aklımdan tamamen uzaklaştırıp rüyamda ailemle mutlu ve normal bir gün geçirdim..

Deep Silence Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin