Sabah farklı uyandım. Biraz daha farklı, hayatımda sevdiğim güvendiğim birinin eksikliği ve tanımadığım birine karşı oluşmuş gereksiz sempatiyle. Akşam yemeğine kadar odamdaki camdan dışardaki ağaçların resmini çizdim. Kağıt kalemde olmasa şu küçücük odada delirmem an meselesiydi işte. Yemek vakti geldiğinde biraz heyecanlı biraz tuhaf hissederek yemeğimi aceleyle yedim ve kliniğin yemek saatinin dolmasını bekledim. Bu heyecanlı bekleyişin sonunda kapımı çalan James değil yemeği almaya gelen hemşireydi. Hala Luce'un nasıl benim bilinçaltımın yansıması olduğunu düşünüyordum. Uzun zamandır o kadar çok şeye karşı güvenimi kaybetmiştim ki bunlar üst üste geldikçe yıkılacağımı hissediyordum. Nasıl olurda beni düştüğüm yerden kaldıran, elimden tutan, seven, güven hissi veren birini sadece hayal etmiş olurum o kadar mı yalnızım bu delikte? Luce'la herşeyin başta güzel gittiği gibi James'lada güzel gidecek ve benim mutluluğumun ortasında yine heveslerim kursağımda mı kalacak? İnsanlara artık nasıl güvenirim bilmiyorum o kadar doluyum ki içim daralıyo uzaklaşmak istiyorum herşeyden.
Kapının tıklamasıyla heyecanlandım ve güvenip güvenmeme arasında kaldığım adama dönüp soğuk bi bakış attım. Üzgünüm ama yaşanan onca şeyden sonra kimseye güvenmem kolay değil. Biraz kendimi açsam hemen altından birşey çıkıyor.
James'la birlikte bahçeye çıkıp yürümeye başladık. İlk gördüğümde karanlıklar içinde sisli bi gölge gibi olduğunu düşündüğüm bu genç adam şuan çok neşeliydi, sürekli bişeyler anlatıyor bolca gülüyor benide güldürmeye çalışıyordu. Özellikle güldükçe yanaklarına konan gamzeleri ona çok yakışıyordu. Özellikle inceleme fırsatım çok olmamıştı ama bahçede o bankta otururken yüzünün her kıvrımını ezberlemiştim bile.
Sonraki günler her yemek sonrası James'la o bankta geçti. Luce rüyalarım dışında bana görünmedi ve duvarlarda ışık saçan kapılar görmem dışında zihnim bana fazla oyun oynamadı. Duyduğum sesler giderek kesildi ve tekrar beni güldüren James oldu. İlk bahçeye çıktığımız akşam bana karşı olan büyük ilgisi dikkatimi çekmişti ama bana göre olmadığını düşündüğüm için ikinci gün onunla dışarı çıkmak istemedim, ısrarlarına dayanamayınca sadece nezaketen bahçeye oturdum akşam oluncada soğuk oldu bahanesiyle odama kaçtım. Üçüncü gün gerçekten James'in benim gibi soğuk, hissiz, devamlı depresyonda ve üzgün bi kıza göre fazla neşeli ve eğlenceli olduğu düşüncesiyle artık görüşmeyelim dedim fakat sebebini öğrenince bana o kadar çok güldü ki bende gülmek zorunda kaldım..
James'le geçen günlerin beni yukarı çekmesinden çok onu dibe çekmesinden korkuyordum ama Luce'un erkek versiyonu gibiydi ve beni çok mutlu ediyordu. Hatta öyle ki dünyaya beni güldürmek için geldiğini söylüyordu. Anlattığı şeylerden birçok konu hakkında bilgi edindim fakat günlerce, belki haftalarca kendinden hiç bahsetmedi onunla ilgili açtığım konuları değiştirdi. Fakat biliyordum onunda altından birşey çıkıcağını ve sorgulamaya devam ettim. Bugünün sabahına kadar somut araştırmalar yapamamıştım ama bu sabah hakkındaki çoğu şeyi öğrendim.
Bu sabah herkes uyurken kliniğin arşivinde hastaların dosyasını karıştırmaya başladım, böyle dediğim kadar kolay değil tabii birçok engel aştım zorluk atlattım. James'in dosyasını bulduğumda olduğum yerde okumak için ne vaktim nede imkanım yoktu, odama gitsem her an gelip beni suç üstü yakalayabilirdi, bahçe yada yemekhanede bu durum için uygun değildi. Beni bulamayacakları bir yer düşünürken aklıma yalnızca James'in beni kaçırıp götürdüğü depo geldi ve kliniğin en son katındaki son koridora gidip depoya girdim ve dosyayı karıştırmaya başladım.
JAMES DWİTXHERLAND
YAŞ:22
RAHATSIZLIK:MAZOŞİZM
DOKTOR:ARTHUR DAVİD
GELDİĞİ YIL:2010
İLERLEME:İLERİ DERECE
Bunlar dışındaki bilgilerden hiçbir halt anlamamıştım ama James 5 yıldır burdaymış ve mazoşist miymiş? Şaşkınlıktan oturduğum yerde kalakalmıştım çünkü kendine acı çektirmekten zevk alan bir insan nasıl olurda benim iyilik meleğim olabilirdi? Ve bu dosya James'in benim hayal ürünüm değil gerçek nir insan olduğunu kanıtlıyordu. Açılan kapıdan içeri giren ışıkla aniden yerimden kalkıp elimdeki dosyayı arkama sakladım. İçeri James'in girdiğini görünce biraz şaşkınlık biraz korkuyla geriledim.
-Jennifer, napıyorsun burda?
-Hiç, sadece sıkıldım biraz yalnız kalmak istedim asıl sen napıyorsun?
İçimden kendini kesip acıdan tatmin olmaya mı geldin demek geçti fakat diyemedim.
-Seni hiçbiryerde bulamayınca merak ettim, burası son anda aklıma geldi ne yapıyordun tek başına burda Jenny?
-Hiç, hiç dedim ya.
-Arkanda birşey mi saklıyorsun sen?
-Saçmalama James.
-Jennifer elinde ne var, neler oluyor anlatır mısın tatlım?
Bana doğru gelmeye başladığında onu araştırdığım ortaya çıktığında ne kadar küçük düşeceğimi ve utanacağımı düşündüm ama hayal bile edemiyordum. Yanıma geldiğinde yavaşça kolumdan tutup elime doğru elini kaydırarak dosyayı aldı. Ben utancımdan kafamı diğer tarafa çevirirken dosyasının sayfalarını çeviriyordu. Gerildiğini çene kemiklerini sıkışından anladım.
-Jennifer neden beni araştırdın?
-Neden bana mazoşist olduğunu söylemedin?
-Önce ben sordum.
-Seni araştırdım çünkü yine çekip gidicek bi hayalsin sandım. Somut delillerle varlığını kanıtlamak istedim, hakkında birşeyler öğrenmek istedim. Seni merak etmekte mi suç oldu? Hakkında ne sorduysam anlatmadın James neden? Niçin böyle yapıyosun benden ne gizliyosun?
-Jennifer. Senden ne gizleyebilirim tanrı aşkına yapma saçmalama. Geçmişimi hatırlamak istemediğim için hiçbirşey anlatmadım ama sana şimdi burda herşeyi anlatacağım ve bu konu burda kapanıcak bidaha asla, burdan birlikte çıksak bile geçmişimi kurcalamayacaksın anlaştık mı?
-Anlaştık. diyip duvara yaslanarak yere oturdum, oda gelip yanıma oturdu ve anlatmaya başladı.
-Eskiden, ben küçükken babam annemi çok döverdi annem her yardım istediğinde ona koşardım ve benide döverdi, ağladığımda daha çok döverdi. Annem ne yapsa kadıncağız dayağı yerdi asla fikirleri önemsenmezdi ve hastaydı babam hasta oluşunu asla dikkate almadı. Gün geçtikçe annem dahada kötü oldukça babamın dayaklarını kaldıramaz oldu ben biraz daha büyümüş olsamda yinede ona gücüm yetmiyordu o anneme her vurduğunda ben kendime zarar verdim, kendi canımı hem ben yaktım hem babam yaktı en sonunda mazoşist oldum ve acı çekmekten zevk almaya başladım. İnan bu benim tercihim değildi Jennifer hayat beni buraya sürükleri. O adam annemi dayaktan öldürdüğünde ben henüz 17 yaşımda cılız çelimsiz bir oğlandım ve buraya kapatıldım. 5 yıl neler yaşadım anlatamam. Sen buraya ilk geldiğimde seni uzaktan görmüştüm ve biraz araştırıp takip ettim. Luce'u öğrendikten sonra seninle konuşmaya cesaret ettim senin gözlerinde neşemi, mutluluğumu buldum. Sevginin gücüyle kendime zarar vermedim senin sayende düzeldim ben Jenny. Lütfen benimle konuş benden gizli birşey yapma artık.
-James ben, çok üzgünüm. Yani annen için. Üzülme bundan sonra ben yanındayım, o günler geçti bu günlerse geçicek.
James omzuma kolunu atıp beni kendine çekti ve sımsıkı sarıldıktan sonra her zamanki bankımıza gidip eğlenceli sohbetlerimizi sürdürdük. James benim son şansım bunu biliyorum ve bana getireceği herşeye razı oldum bu işin sonunun iyi bitmesini umut ediyorum..