Luce

61 11 0
                                    

Yatağımda yatıyorum ve koluma iğneleri ardı ardına saplayan gerzek hemşireye göz ucuyla bile bakmıyorum. Olabildiğince kibar olmaya çalışıyor, diğerleri gibi değil. Şans eseri ona baktığımda hafif ve çekingen bir tebessümle yüzüme bakıyor ve içimde birşeyleri yumuşattığını hissedebiliyorum. Etrafımdaki bana yakın davranmaya çalışan tek insan o olduğu içinde olabilir.

Adı luce'muş. Geçen haftadan beri lanetler okuyarak odamdan kaçan hemşirenin yerine o geliyor, sanırım artık o gelmeye devam edecek.

Bu öğlen de yemeğimi odama o getirdi. Bu kez daha önce yapmadığı birşeyi yapıp 'yanında oturabilir miyim' diye sordu ve o çukur gibi tatlı gamzeleriyle bana gülümsemeye başladı. Aslında çok ama çok kaba bir şekilde reddederdim fakat garip bir şekilde kalmasını istiyordum. Aslına bakarsanız insanların tümünden nefret ediyorum çünkü hepsi bana karşı önyargılı davrandılar, küçümsediler, ezmeyr çalıştılar. Bilemiyorum, şizofren olmak çok .... kafa karıştırıcı. Evet doğru sıfat bu sanırsam, kafa karıştırıcı. Etrafımda bana bu zamana kadar iyi davranan tek insanıda kırmak içimden gelmedi ve oturabileceğini söyleyip yemeğime gömüldüm. İzin vermiş ve ona ısınmış olabilirdim ama kimseye gülümsememek benim en büyük huyumdur. İnsanlara karşı gülümsemem. Bu kız da bunu değiştiremedi. Ben yemeğimi yerken onun beni süzdüğünün farkındaydım. 'Şunu yapmayı kes' der gibi ters bir bakış attığımda utangaçça önüne dönüp ellerini dizlerinde birleştirdi ve konuşmaya başladı.

-Burada staj görüyorum, anlayacağın daha yeniyim ve tıp okuyorum. Aslında hastalarla arkadaşlık kurmamız yasakmış fakat buradaki hemşirelerin çoğu kaba ve küstah. Hastalar onlardan daha akıllı ve iyiler neden bize bu kadar karışılıyor bla bla bla..... O saçmalamaya devam ederken lafını kesip ben konuştum.

-Sana bir soru sorduğumu hatırlamıyorum?

-Evet ama,

-Öyleyse saçmalamayı kesip asıl derdini anlat çünkü başka birşeyler anlatmak isteyip içinde tuttuğunu fark edemeyecek kadar aptal değilim

-Ihm şey, utandım üzgünüm. Gerçekten de utanmıştı, yanakları kızardı fakat bu kızarıklık uzun sürmeyince bende 'evet dinliyorum' diyip anlatıcaklarını merakla dinlemeye başladım. Yine başıma neler çıkacaktı bakalım.

-Bu yıl ilk stajım burada, az öncede dediğim gibi buradaki hemşireler baya itici ve kabalar. Fakat benim seninle ilgilenmek istememin sebebi bu ya da hastalarla arkadaş oluşum değil.

-Biliyorum bende sebebini soruyorum? Burada benimle veya bir başkasıyla, herhangi bir şizofreni hastasıyla ilgilendiğinde başkalarıyla ilgilenmene gerek olmayıp, ek maaş aldığını biliyorsundur?

-Biliyorum ama sebep bu değil. Ücret için ya da diğerleriyle uğraşmak için seni seçmedim. Buraya geldiğimde ya şizofrenlerle ilgilenecektim yada diğerleriyle. Senin dışında tek bir şizofren var oda bir erkek. Ve doğruyu söylemeliyim ki ben seni seçerken seni anneme benzettiğim için seçtim. Bir yandan anlatırken bir yandanda gözünden usul usul yaşlar düşüyordu. Ve devam etti. Annem şizofrendi fakat aşırı dereceden. Ve bazen bizi bile tanımıyordu, kafasında kurduğu ailesini istiyordu. Onu bir kliniğe yatırdık, buradan çok daha kötü durumda bir klinik. Hergün yemek ve tuvalet haricinde yatağa bağlıyorlardı. Fakat orası anneme iyi gelmedi, daha çok içini kararttı. İyileşiyormuş gibi yapıp kolları ve bacakları serbest kaldıktan sonra hergün kendini kesmeye başladı. Ölmek istiyor, artık benden de nefret ediyordu. Gözümün önünde eriyişini adım adım gördüm ve çok acılar çektim. Ben, ben bir şizofren hastasına yardım etmek istedim hep. Yıllarca içimde yükünü taşıdım. Seni yalnız bırakmak istemiyorum Jeniffer. Lütfen beni kabul et. Sana bunları umutsuzlanman için söylemedim gerçekten. Ben yanında olmak istiyorum, dost olmak istiyorum. Henüz geri dönüşü var. Seni kurtarmama izin ver lütfen.

-Söylediklerin, bilmiyorum biraz garip hissediyorum. Annen için üzgünüm. Evet benimle ilgilenmeyi sen seçtin, istediğin zaman yanıma gelme şansın var. Bana gelirsek, ben dost olmaya çalışırım fakat ölüme yaklaşmamı engelleyemezsin. Kendini bu umuda fazla bağlayıp aynı acıyla üzülme.

-Peki. Yemeğin bittiyse biraz işlerim var tepsini götürebilirim.

-Tabii diyip tepsiyi ona uzattım.

-Görüşürüz tek dostum jeniffer.

-Görüşürüz luce.

Odamdan çıktığında yatağıma uzanıp söylediklerini düşünmeye başladım. Burada geçen her günüm fazlasıyla delirmemi sağlıyor ve buna bi son veremiyorum. Luce iyi biri ve fazlasıyla acı çekmiş. Fakat beni kurtarmasının imkanı yok. Ya da en azından şimdilik böyle düşünüyorum. Fazla umutlanmamalıyız ama umutsuzluk adamı öldürüyor.

Deep Silence Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin