san, tüm gerginliğin farkındaydı.
masada beden eğitimi öğretmeni ve yanında yunho oturuyordu, san ayaktaydı. kapalı spor salonunda basketbol topu elinde, adını yazdıran insanlara ne yapması gerektiğini bir kere örnekleyerek göstermiş ve kenara çekilmişti. yaklaşık on beş kişi vardı ve her yeni kişi küçük parkuru bitirdiğinde beden eğitimi öğretmeni masada bulunan isimlerin yazılı olduğu kağıda küçük notlar alıyordu, yunho da kendi önündeki kağıtta aynısını yapıyordu.
mingi dört gün boyunca kendi kendine alıştırma yapmıştı, katılan çoğu kişi basketbol bilmeyen ve öğrenmek isteyen dokuz ile onuncu sınıflardan oluşuyordu ve bu yüzden olsa gerek geçmişte basketbol oynadığı için teknikleri bilen, atışı yapabilen birinin olması tabii ki beden eğitimi öğretmenini etkilemişti. bahsettiğimiz kişi mingi idi. başarıyla bitirmişti küçük parkuru, öğretmen ona gelmesi için küçük bir el hareketi yaptı. yunho oturduğu yerde kısaca ayaklandı mingi'nin küçük koşar adımlarla masaya gelişini izlerken.
"song mingi..." diye mırıldandı öğretmen, bir yandan tükenmez kaleminin ucunu kapatıp açıyordu. "sen genelde akademik başarınla adını duyurmuş birisin, basketbolla ilgilendiğini bilmiyordum."
"ortoakulda oynuyordum hocam, biraz pratik yapınca da... böyle oldu."
yunho onda gözlerini gezdirmeye devam etti, sonra ise lafa daldı. "peki takıma alınman akademik başarından önemli mi?"
"ikisini bir arada götürebileceğimi düşünüyorum." dedi mingi, yunho'ya bakarak konuşurken gözlerini kıstı hafifçe.
"liseler arası maçların yaklaştığı zaman haftada bazen dört güne bile çıkabiliyor antenman, mingi. haftanın dört günü kilit olacak. bunu göze alıyor musun?"
"almasam burada olur muydum?"
beden eğitimi öğretmeni gülerek yunho'nun omzuna vurdu hafifçe, "gençler ne bu gerginlik? anladık mingicim, çok teşekkürler. geçebilirsin diğerlerinin yanına."
mingi hafifçe gülümseyip başını eğdikten sonra kısaca yunho'da gözlerini gezdirip diğer öğrencilerin yanına geçti. on ikinci sınıf olup seçmelere katılan kendisi dışında sadece hyunjin vardı, onun yanına oturup konuşmaya başladılar. bu da küçük, mingi'nin işe yarayacağına emin olduğu bir plandı. hyunjin'in yaptığı esprilere gülüyor, gereksiz temaslar kurup kaşla göz arası yunho'ya bakıyordu ve yunho parkurdaki kişiyi asla umursamadan dik dik mingi'ye bakıyordu, bir yandan elindeki kalemi sıkıyordu.
sonuncu kişi geldi, son atışını yaptı ve yunho dik dik mingi'nin gereksiz samimiyet kuruşunu izlemeye devam ediyordu. elindeki kalemi sıkarken yanlışlıkla ortasından kırmıştı, san gördü bunu. hatta küçük de olsa irkilmişti çünkü yunho'yu daha önce hiç sinirli görmemişti.
"kanka, bitti. hadi." san'ın kendisini uyarmasıyla yunho bir rüyadan uyanmış gibi kafasını sallayıp ona baktı, sonra da ayağa kalktı.
"eee... evet, katılan herkese çok teşekkür ediyoruz. takıma girecek kişilerin listesi yarın panoya asılacaktır. iyi akşamlar."
mingi onun konuşmasını dinledikten sonra hyunjin ile konuşarak kapalı spor salonundan ayrıldı, yunho o kapıdan çıkana kadar bakmaya devam etmişti.
san kendi sandalyesini çekip masanın karşısına oturdu.
"şimdi on iki olduğu için falan takımdan ayrılan üç kişi var, bize üç kişi lazım. bir de iki yedek." diye bir hatırlatma yaptı.
"bence takım için jay, juyeon ve heesung. en iyileri bunlardı." dedi yunho.
"mingi de çok iyiydi bence." dedi bay kang.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
absence, yungi ✓
Fanfictionmingi'nin tek isteği, belli bir zamandan sonra düşmanına dönmüş olan yunho'yu gıcık etmekti. ann