"anne, kapı çaldı!"
mingi odasında ders çalışırken duyduğu zil sesiyle annesine seslenmişti. kalemi dudağına dayamış oraya sürterken yapamadığı o soruya bakıyordu. kapının açılma sesi geldi.
sonra ise annesinin çığlığı.
"aa, yunho!"
"hay anasını babasını sonsuz tur siktiğimin..." diyerek ellerini sıraya sertçe vurup kalktı yerinden mingi. oraya gitmek isese de bir an kapısının önünde durmaya karar verdi.
"yaa, nasıl özlemişim! canım benim, hiç gelmiyorsun!"
o ara mingi'nin annesi ve yunho uzun uzun sarılıyordu. yunho'nun elinde, üstünde büyük harflerle h&b yazan bir torba vardı.
"annem benim ya, gelemedim eşek oğlun yüzünden işte. nasılsın?"
"eşekler siksin seni..." diye mırıldandı mingi.
"nerede oğlun?"
"odasında, ders çalışıyor. mingi! gel, bak kim geldi!"
"kim gelecek, hayatımın belası geldi." diye mırıldandı odasından çıkarken. annesi ve yunho hâlâ kapının önünde duruyordu.
"iyi akşamlar efendim, akşam yemeği siparişiniz için gelmiştim." dedi yunho. bir yandan hâlâ gülüyordu.
"sağ ol." mingi onun elinden torbayı aldı. "gidebilirsin."
yunho gözlerini mingi'nin annesine çevirdi, annesi sinirli gözlerle oğluna bakıyordu.
"çok ayıp."
"yoo, sözleşme böyleydi. ikimize aldı sadece."
"yok, ben birlikte oturup yeriz diye üç tane aldım." dedi yunho eliyle torbayı işaret ederek. mingi torbanın içine baktıktan sonra ise derin bir nefes aldı.
"tamam, şöyle yapalım, sen al kendi yemeğini şu karşıda bir park var, otur orada ye. oldu mu?"
"mingi, yuh ama!" annesi hızlıca torbayı alıp mutfağa ilerledi ve ikisi holde yalnız kaldı. yunho ise onun omzundan itti kısaca.
"çok ama çok ayıp gerçekten," dedi alaycı bir sesle. "kırılıyorum."
"sikini kıracağım ben senin." diye onun duyacağı şekilde fısıldadı mingi.
"ya anne, senin bu oğlunun terbiyesizliği ne olacak?" diyerek mutfağa girdi yunho. "bu arada ben kalmayı düşünerek geldim ama sorun olmaz herhalde."
mingi de mutfağa girerken duyduğu bu cümleyle daha da şaşırarak elini yüzünde gezdirdi.
"olur yavrum," dedi annesi yunho'nun getirdiği yemekleri masaya koyarken. "eskisi gibi, mingi ile sarılır uyursunuz bir güzel."
"oha ama anne. kalmasın hem ya, benim bu evde söz hakkım yok mu?"
"kiranın yarısını öde, o zaman konuşalım senin söz hakkını mingicim."
yunho bu lafa gülerken masaya oturdu. evleri aynıydı, hiç değişmemişti.
"nereden çıktı bu yemek işi birden bire?" herkes yerine oturdu annesi bunu sorarken.
"mingi bana ders çalıştırdı, karşılıksız kalmasın diye de böyle bir sürpriz yaptım."
mingi'nin annesi yunho'nun yanağını sıktı yemeğe başlamadan önce. bu kadar da yalan olmaz, diye düşündü mingi.
"kıyamam sana ben, harcamasaydın paranı keşke."
"lafı olmaz."
mingi ikisinin iletişimini dinleyip izlerken nefret dolu bir ifadeyle yemeğini yiyordu. böyle anlaşmamışlardı sonuçta ve bu masanın oluşması yılların ardından çok garip hissettiriyordu. iki yıl önceki mingi olsa böyle bir sürpriz karşısında gülümsemekten yemeğini yiyemezdi belki, teşekkürlerin ardı kesilmez ve şakalar eksilmezdi fakat şu an durumun kendisi bir şaka gibiydi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
absence, yungi ✓
Fanficmingi'nin tek isteği, belli bir zamandan sonra düşmanına dönmüş olan yunho'yu gıcık etmekti. ann