on sekiz

527 73 25
                                    

antrenmanlar ruhsuz geçiyordu, en azından mingi için. neyi neden yaptığını anlamlandıramadığı anlar yaşıyordu basketbol antrenmanında. arkadaşlarına anlattığı şekilde tabir etmek gerekirse amına koyduğu yunho'yu zorunlu anlar dışında görmek katlanılmaz geliyordu ve ilk defa bu nefret onu gıcık etmeye değil, ondan uzak durmaya itiyordu mingi'yi. çünkü yunho'nun yine eski haline döndüğünü düşünüyordu. farklı bir adım atmaktan korktuğunu ve böyle saçma bir cevap verdiğini düşünüyordu. tamam, mingi randevu konusunda ciddi değildi. büyük ihtimalle yunho kabul etse ona hemen inandığı, konuya atladığıyla ilgili laf atıp gelecekti. fakat yine de saçmaydı işte yunho'nun yaptığı. erken davranmıştı.

mingi de bu yüzden antrenmanlarda sürekli yunho'ya tip tip bakıyor, arada bir kendisinden hareketleri düzgün yap, topu böyle at tarzı uyarılar aldığında ise içten içe kafayı yiyordu. onu kıskandırma işinden de vazgeçmişti fakat hyunjin kendisiyle yakın olmasının hiçbir sebebini bilmediği için hâlâ mingi'yle vakit geçirmek için uğraşıyor, bu yüzden mingi çabalasa da bir türlü planı tamamen bitiremiyor, hatta hyunjin o tabiri caizse iğrenç ve mide bulandırıcı antrenmanları daha çekilir hâle getiriyordu.

yine o günlerden birindeyken yunho herkesin toparlanmasını izledikten sonra toplanmalarını rica etti. terleşmişti, bir tutam saç alnına yapışmıştı ve yalan yok, gerçekten etkileyiciydi.

"liseler arası ilk maç üç gün sonra, programı geçen gün gruba atmıştım görmeyenler için söylüyorum. öğle arasında yandaki okulun sahasında olacak."

"neden bizim okuldaki sahada olmuyor?" diye sordu hyunjin.

yunho dudağını hafifçe büküp omzunu silkti. "bilmem, öyle istemişler. neyse, maç sezonunu açıyoruz demek istediğim. hepinize güveniyorum, koçumuz çok başımızda durmasa da... o da bize güvendiği için diye tahmin ediyorum." dedi yunho gülümseyerek, birkaç kişi de güldü.

"takıma inancım tam, bu yıl biz liseler arası birinciliği kupasını almadan sezon kapanmayacak!"

sonra ise mingi dışındaki herkes büyük bir şevk ve heyecanla alkış tutmaya başladı. çünkü onların buraya girişinde sporsal bir amaç vardı, mingi gibi durumu olan sanıyorum ki yoktu.

"bir hafta sonra maçlar başlamadan önce son antrenmanlarımız yapılacak, onlarda da örnek maç yapacağız eksiklerimizi görmemiz için. sanırım bu kadar, iyi akşamlar herkese."

ardından herkes yavaşça dağılmaya başladı bir yandan konuşarak. sırada sadece hâlâ aynı yerinde duran ve yunho'ya dik dik bakan mingi kaldı. yunho onun bakışlarını fark etmişti, bir süre birbirlerine baktıktan sonra mingi bakışlarındaki sertliği azaltmadan hafifçe eğildi ve gitti.

"mingi, baksana!" yunho onun ardından koşar adımlar atmış olsa da mingi asla o yanına gelene kadar yunho'ya bakma zahmetinde bulunmamıştı.

"lan mingi, bir dur."

mingi derin bir nefes alıp arkasına döndü.

"söyle."

"niye hemen engelliyorsun amına koyayım? bırak bir açıklayayım kendimi, ayıp ya. el insaf."

mingi gözlerini yavaşça baştan aşağı onda gezdirdi.

"siktir etsene."

"niye böyle diyorsun?"

"böylesi daha iyi çünkü."

sonra ise mingi ona cevap hakkı bırakmadan direkt gitti.

-

seonghwa - yunho

yunho:
kankamm naber

absence, yungi ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin