"mingi, ben yatıyorum!"
yunho'nun anında kalbi yerinden çıkacak gibi hızlanmasıyla vücudu kaskatı kesilmişti. mingi ise günlerdir tekrarlanan aynı senaryonun değişmeyeceğne adı kadar emin olsa da bulundukları durumdan dolayı bir stres basmamış değildi, yine de bir eli hâlâ yunho'nun sızdırmakta olan penisindeydi.
"tamam anne!"
mingi, yunho'ya uyarır şekilde baktı.
"aptal, sen de evdesin ya." diye mırıldandı sessizce.
sonra ise yunho bir anda "iyi geceler!" diye seslendi mingi'nin annesine, yani kapıya doğru.
"iyi geceler kuzularım. ayağına bakayım mı mingicim? ağrın var mı?"
"yok anne, uyu sen."
uzaklaşan adım seslerinin ardından mingi rahatlamanın etkisiyl yüzünde olan gururlu gülümsemeyle yunho'ya baktı.
"ben demiştim."
"dur," yunho derin bir nefes aldı. "kalbim hâlâ deli gibi çarpıyor mingi ya." dedikten sonra yatağa oturdu.
mingi buna gülmeye başladı, onun toparlanmasını yüzündeki gülümsemeyle izledi. sonra ise yunho ona baktı, bir şey düşünür gibi bir hali vardı.
"altını çıkarıp kucağıma otur."
"neden?"
"yap."
birbirlerinin önünde giyinmek garip bir şey olmasa da şu an böyle bir anda, ne amaçla olduğu belli bir anda daha çok, mingi'nin onun önünde yarı soyunacak olması ona büyük bir stres yüklemişti.
"mingi, iyi misin? kalksana yerden."
"dur, utandım şu an."
"bana sakso çektikten sonra mı utandın cidden?"
mingi buna gülerken yunho'nun dizlerine ellerini yerleştirerek ayağa kalktı. yunho bunu sorgulamadan yapmıştı sonuçta, değil mi? bunu düşündü kısa süre. ardından çekinerek de olsa çıkarmaya karar vermişken yunho'nun ellerini kalçasında hissetti, parmakları yavaş yavaş eşofmanının lastiğiyle oynuyordu her an aşağı çekebilecekmiş gibi. mingi ise onun yapmasındansa kendinin bunu yapması daha az gerici gibi geldiği için bir anda kendisi altındakileri çıkarıp yunho'nun istediği gibi onun kucağına oturmuştu yüzleri birbirine dönük olacak şekilde.
yunho ona bir garip bakıyordu şimdi, daha farklı ve güzel bakıyordu mingi'ye. onun uzak oturduğunu fark edip bacaklarından tutarak nerdeyse vücutlarını birleştirecek kadar yakınına çekti. mingi bu harekete karşı şaşırmış olsa da bir açıklama beklememiş, hatta boynuna yönelen dudaklara karşı yer açmıştı sadece önceden bunun olacağını biliyormuş gibi. yunho'nun dişlerini ve dudaklarını hissetmeye alışık da olsa hep farklı bir tat veriyordu ya da mingi öyle hissediyordu. kendi derisinin yunho'nun dişleri arasında bambaşka bir anlam kazandığına inanıyordu artık.
yunho dudaklarını ondan ayırmadan iki penisi de birlikte tutacak şekilde elini ayarladıktan sonra yukarı aşağı doğru hareket ettirmeye başlamıştı bir anda. mingi ise bunu asla beklemediği için olacak ki saniyesinde bir inleme bıraktığında yunho boşta olan eliyle stres içinde onun hâlâ ıslak olan ağzını kapattı.
"sessiz ol."
mingi, yunho'nun hareket etmeye devam eden elinin hissiyatı dışında hiçbir şey hissedemiyordu. yunho'nun penisinin sızdırması yüzünden eli daha da kayarak ilerliyorken yunho bununla yetinmemiş olacak ki bitişik duran penislerin üzerine tükürüğünü bıraktı, daha da artan bu kaygan hissiyat ise bitiriyordu mingi'yi. göğsü şişiyor, ağzı aralanıyordu. yunho'ya ağız işi verirken bile kendi penisinin kalktığını hissetmişti, şimdi ise bunu yaşıyor olmak bir lütuf gibi gelmişti mingi'ye.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
absence, yungi ✓
Fanfictionmingi'nin tek isteği, belli bir zamandan sonra düşmanına dönmüş olan yunho'yu gıcık etmekti. ann