otuz bir

487 67 44
                                    

"hayvan ya, yemin ediyorum hayvan..."

mingi'yi düşüren çocuk artık gözden kaybolmuştu. yunho'yu tutan san ise kan ter içinde kalmıştı resmen, sahanın birkaç kişi dışında boş kalmasıyla onu bırakıp derin bir nefes aldı.

"senin de ananı sikeyim ben yunho ya!"

yunho gözlerini san'a çevirdi, bir süre boş gözlerle baktıktan sonra ise gülmeye başladı.

"kanka elemanı havada siktim resmen." diyerek kolunu gösterdi ona.

bu sefer boş gözlerle bakma sırası belli ki san'a geçmişti, onun bu ani duygu değişimine yetişememişti belli ki. bir süre sonra ona uyum sağlamaya karar verip gülmeye başladı aynı şekilde.

"harbi fena siktin, lavuğun forması yırtıldı."

"ciddi misin? görmedim ben." dedi yunho gülmeye devam ederek. ardından mingi'nin olduğu tarafa, yani arkasına doğru döndüğünde gördüğü sinirli yüzle bir anda ona doğru koşar adımlarla ilerledi.

"ya sen niye ayağa kalkıyorsun mingi?"

mingi ise onun göğsüne vurdu fazla şiddetli olmayacak şekilde.

"sence konu bu mu burada amına koyayım? sen niye elalemi" mingi bir yandan ona vurmaya devam ediyordu, "götünden kan getirene kadar dövüyorsun, hem de sana yapma demişken? bir kere laf dinlesen ölür müsün? aptal, geri zekalı seni! mal!"

resmen bir komedi dizisinden alınmış kesit gibiydi onları şu an izlemek. san için durum böyleydi, ellerini beline yumruk yapıp yerleştirmiş şekilde ikisinin dövüşünü, doğrusu yunho'ya uygulanan şiddeti, izlerken gülmemek için dudaklarını birbirine bastırıyordu.

"ne ya? iyi yaptım bir kere!" yunho, mingi ne kadar ona vurmaya çalışsa da inatla kollarını sevgilisinin sırtına sarmaya çalışıyordu.

"bırak, sarılma bana! öküz!"

yunho ise artık gülmeye başlamış, sarılmaktan vazgeçip ani kararla bir elini onun sırtına, bir elini de bacaklarına denk getirecek şekilde onu tutup havaya kaldırmıştı. bunu beklemeyen mingi ise anında şikayet etmeyi bırakmış, gözlerini kocaman açıp iyice yerine sinmişti.

"indir beni."

"benim minik sakatatım ya."

mingi bunu duyunca artık kendini tutamayıp gülmeye başlamıştı.

"indir beni diyorum, bok gibi ter kokuyorsun."

yunho ise hâlâ gülümseyen suratında bir değişiklik olmadan yürümeye başlamıştı.

"kurban ol sen benim ter kokuma. san, hadi gidelim! çantalar soyunma odasında, bir koşu alıp gelsene."

"gidelim de... takım yok, umarım hepsi okula gitmiştir." dedi san hemen yan kapıya girip çantaları alırken.

yunho bir anda durdu, yüzündeki gülümseme saniyesinde sönmüştü.

"ha siktir ya, boku yedim şu an."

"elalemi döveceğim diye bin takla atmasaydın..." diye mırıldandı mingi. yunho ise buna karşılık olarak yavaşça onu zıplatmıştı yerinde. bununla korkan mingi ise anında yunho'nun üstüne yapıştı.

"çok konuşma, sakatat."

"nefret ediyorum senden."

yunho hâlâ kollarında duran mingi'ye gözlerini çevirip onun dudağına küçük bir öpücük bıraktı.

"oğlum, bayılıyorum sana ya."

san bir çanta sırtında, diğer iki çanta ise ellerinde olacak şekilde çıktı soyunma odasından ve birlikte yürümeye başladılar. ilk birkaç maçın yapıldığı okula yakın sahadalardı, okula iki dakika yürüme mesafesindeydi.

absence, yungi ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin