15

54 10 1
                                    





~ 15 ~


Günümüz



Heather Lesley ve Emma Pride hakkında bildiğim ne varsa hepsini anlattıktan sonra Blake de bana Heather'ı nereden ve nasıl tanıdığını anlatmıştı. Emma Pride'ı tanımıyordu. Bu ikimizi de şaşırtmıştı. Çünkü katil, belli ki kurbanları ikimizin ortak tanıdıklarından seçiyordu. Emma istisna gibi görünüyordu.

Blake, Heather ile bir davada tanışmıştı. Heather suçlu tarafın avukatlığını yapıyordu ve onun yüzünden dava neredeyse bir buçuk yıl uzamıştı. O kadından hiç haz etmiyordu. Zaten etmek için de güzel ve seksi bir kadın olmasının dışında bir sebep yoktu.

Ardından ölülerin aileleri, arkadaşları kısacası yakınları merkeze hem sorgu için hem de gerekli birkaç belgeyi imzalamaları için çağırılmıştı. Blake'le beş, on dakikalık molalar dışında pek görüşememiştik.

Eve oldukça geç dönmüş, soluğu yataklarımızda almıştık. Ne kadar inkâr etmek istesem ve bu durumdan utansam da uzun zamandır dün geceki kadar iyi uyumamıştım Blake'in bana verdiği oda büyük ve teraslıydı. Benim için ayrılan çift kişilik kocaman bir yatak vardı ve her ne kadar Ash gittikten sonra tek kişilik yatakta uyuyor olsam da sanırım geniş yatağı özlemiştim. Terastan serin hava girerken benim on katım büyüklüğündeki yatakta sabaha kadar deliksiz bir uyku çekmiştim.

Sabah hızlı bir kahvaltının ardından buraya, merkeze dönmüştük. Blake yine birçok kişiyle görüşmüş, ekibiyle birkaç toplantı yapmıştı. Bu durum Fortuna'daki ajanların pek gördükleri bir manzara değildi. Blake, büyük şehirden geldiği için buna aşina olduğu için her şeyi güzel organize ediyordu.

Şimdi ise Blake masasında ölülerle ilgili araştırmalar yapıyor, ben de Ash'in telefonunun arama kayıtlarını, telefonundaki mesajları inceliyordum. Susan bir saat önce imzalamam gereken belgeyi getirmişti. Onayın yarın çıkacağını düşündükleri için arama kayıtlarını almamızda bir sakınca yoktu. Yalnızca kredi kartı ekstrelerini alamıyorduk. Onlar için elimizde izin belgesi olması gerekiyordu. Yani yarını bekleyecektik.

Ash'in telefon kayıtları tuhaftı. Son aramalarını kendi telefon kayıtlarımla karşılaştırdım. Neyse ki hiçbir zaman mesajlarımı ve arama kayıtlarımı silmezdim. Ash'in telefonunda aralıklı bir şekilde benim numaram ve şirket numarası kayıtlıydı. Yani beni aradığı zamanlar aynı zamanda şirketi de arıyordu. Ardından bir ay boyunca kimseyle görüşmüyordu. Son bir yılın kayıtları bu şekildeydi.

Bu beklediğimin ötesindeydi. Ash, mutlaka işi için farklı görüşmeler ve aramalar yapmak zorundaydı. Ayrıca arkadaşları vardı. Yani kimseyle mi konuşmamıştı? Aylarca?

Daha eskiye gittiğimdeyse normal bir insanın telefonunda olabilecek kadar çok kayıt bulunuyordu. Numaralardan biri epey tanıdık gelmişti. O numarayla bir yıl öncesinde ayda yalnızca iki kere görüşüyordu. Geri kalan numaralar ise şirketine, arkadaşlarına, bana ve daha birçok kişiye aitti.

Blake'in sesi, kafamı kâğıtlardan kaldırmama neden oldu. "Bir şeyler bulabildin mi?"

"Sanırım haklısın," dedim, kaşlarımı sonuna kadar çatarken. "Ash'in başı dertte olabilir."

O da benim gibi kaşlarını çattı. Kravatını çıkarmış, gömleğinin düğmelerini göğsü görünecek kadar açmış kollarını dirseklerine kadar kıvırmıştı. Ayağa kalktığında pantolonun kemerini de çıkardığını gördüm. O takım elbiseye çok bile dayandığı düşünülürse soyunmamasına şaşırıyordum.

Uzun adımlar atarak yanıma gelip oturdu. Ona kâğıtları uzattım. Elimden kâğıtları alırken nazik ama sabırsızdı. Neredeyse son iki yılki bütün kayıtları incelediğim için göz kapaklarımın üzerine dambıl konulmuş gibiydi. Neredeyse uyuyacaktım.

EHVENİŞER/ LahzaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin