30

58 8 0
                                    







~ 30 ~





Ivy Perkins.

Onun adını, kocamın pisliklerini duymaktan artık sıkılmıştım. Ivy beni takip etmiş, ormanda bayıltmıştı. Fiziksel olarak bana tam bir zarar vermese bile beni orada bayıltmasa belki de tecavüze uğramayacaktım. Yaşadıklarım büyük ölçüde Ivy'nin suçuydu. Blake'ten gerçekleri öğrendikten sonraki inzivaya çekildiğim iki gün Ivy'yle yüzleşmeyi çok düşünmüştüm. Onun karşısına geçip beni o gün bayılttığını bildiğimi, hatta onu şikâyet edeceğimi söylemeyi düşünmüştüm. Ancak elimdeki tek görgü tanığını peşimdeki sapık öldürmüştü.

Onu şikâyet edemezdim. Blake elimize hiçbir şeyin geçmeyeceğini söylemişti. Ama onunla konuşabilirdim. Bana neden bunu yaptığını sorabilir, yüzleşebilirdim. Ki yapacaktım da. Her şey bittiğinde. Katil yakalandıktan ve ben kafamı toparladıktan sonra. Sadece... Biraz dinlendikten sonra.

Sanırım artık erteleme lüksüm yoktu. Kapısına gidip beni neden bayılttığını sormayacaktım. Çünkü nasıl bir çıkarının olduğunu tam anlayamasam da belli ki Ash için bunu yapmıştı. Ona olan bakışlarını biliyordum. Hep farkındaydım. Ama lezbiyen olması ve Ash'in onunla ilgilenmemesi bu durumun üzerine kafa yormamı gerektirmemişti.

Beni onun için bayıltmış olabileceğini düşünüyordum. Belki de benden o kadar nefret ediyordu ki beni korkutmak istemişti. Huzurumu bozmak falan. Bu düşüncemi Blake'le paylaştım.

Dudağını büküp başını sağa sola salladı. "Ashton'a âşık olduğu için seni bayılttığını mı söylüyorsun? Bana pek mantıklı gelmiyor."

"Kadınları tanımıyorsun," diye direttim. "Bizim kafamızdan geçeni anlayabilmek için beynimizin içinde yaşamanız gerekir. Bana da mantıklı gelmiyor ama ormanda peşime düşmesinde Ash'e olan hislerinin etkisi olduğunu düşünüyorum."

O yatağın ucunda oturmuş dizlerine doğru yaslanmışken ben de tepesinde dikiliyordum. Bana bakmak için kafasını kaldırması gerekmişti. "Neden bunu direkt olarak ona sormuyoruz? Ash'in kayıp olduğunu düşündüğümüze göre ve onun Ash'le bir ilişkisi olduğuna göre artık onu sorgulayabilecek durumdayız."

Evet, haklıydı. Fakat... "Neden önce Becca'yı aramıyoruz?" diye bir öneride bulundum. Becca'yı Ivy'nin aksine çok severdim. Eğer Ivy'yi, beni bayıltmasının sebebini öğrenmek ve Ash'le ilişkisi hakkında sorgulayacaksak Becca'nın evde olmamasını tercih ederdim. Bazı şeyleri sevdiklerinizden duymak, bir yabancıdan duymaktan en azından daha az acıtıcıydı. Ne kadar az olabilirse.

Blake bunu neden istediğimi anlamış gibi "Pekâlâ," diyerek kabul etti.

Vakit kaybetmeden komodinin üzerindeki telefona uzandım. Becca'nın ismini bularak arama tuşuna bastım ve hoparlöre alıp açmasını bekledim. Becca telefonu beşinci çalışta açtı. "Ophelia. Selam!" Sesi boğuk çıkıyordu ama onu aramama şaşırmış olduğunu gizleyememişti.

"Hey," dedim, sesimi canlı tutmaya çalışarak. Ama onca olandan sonra bu, biraz zordu. "Ne yapıyorsun?"

Bu sorumu beklemediği açıktı. "Ee... Annemle birlikte kahve içiyoruz, canım. Her şey yolunda mı?"

Annesi mi? Becca'nın annesi Fortuna'da yaşamıyordu. Bu durumda ya Becca oraya gitmişti ya da annesi buraya gelmişti. Ama şerifin evinden dönerken Perkins'lerin evlerinin ışığının yandığına emindim. Becca Ivy olmadan bir yere gitmeyeceğine göre demek ki annesi buraya gelmişti. Kahretsin!

"Ah," dedim hayal kırıklığına uğrayarak. "Demek misafiriniz var."

Telefonun karşı tarafında rahatsız edici bir sessizlik oldu. Becca "Aslında Fortuna'da değilim," diyerek sessizliği bozduğu sırada Blake'le göz göze geldik. "Annemin yanına geldim."

EHVENİŞER/ LahzaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin