Keyifli okumalar 😘☘️☘️☘️
~ 12 ~
Günümüz
Blake bana ve kendisine Burger King'ten büyük birer menü aldıktan sonra bizi FBI binasındaki ofisine getirdi. Hamburgerini ve patateslerini benden önce bitirse de söze girmedi, Andre'nin yanında ayrılırken neden o kadar sinirlendiğini söylemedi. Büyük bir özveri ve sabırla benim yemeğimi bitirmemi bekledi.
Normalde de yavaş yiyen biriyimdir. Hap yutamayan biri olsam da yemek yerken bazen çiğnemeden yuttuğum olur, çünkü lezzetli yemeklere dayanamam. Özellikle bu yemek bir Burger King hamburgeriyse. Fakat Blake'in sabrından yararlanarak bugün ekstra yavaş yedim. Çünkü artık anlatmamı istiyordu.
Sorun anlatmakta değildi. Artık boka battığımın ve o bokun kokusunun üzerimden çıkabilmesi için oldukça çaba sarf etmem gerektiğinin farkındaydım. Kaçma girişimimi sonlandırıp Blake'in evinden içeri girdiğimde çoğu şeyi göze almıştım.
Ucunda rezillik olsa bile. Ucunda, New York Times Bestseller yazarının tecavüze uğradığını anlatmak olsa bile. Her şeye kendimi yavaştan hazırlamaya başlamıştım.
Sorun, bunları anlatırken olayları tekrar yaşayacak, tekrar kalbimin kırılmasını, onurumun zedelenmesini göze alacak olmamdı.
Sorun, gözümde canlanacak olan geçmişin, göz pınarlarımı kalbimi ağrıtan gözyaşları gönderecek olmasıydı.
Ağlamak, çoğu zaman kötü şeyleri içimizden atmak için kullandığımız bir geri dönüşüm sistemidir. Canınız sıkılır, kalbiniz kırılır, sorunların sizi avucunun içine alıp nefes almanızı engelleyene kadar sıktığınızı hissedersiniz. Sonrasında ağlamak bu hisleri atmaktır. Bir çöpe. Ve gözyaşları dindiğinde geri dönüşüm sistemi onları yepyeni şeylere dönüştürür. Artık pis, kirli ya da kırık olmazsınız. O çöpten sonsuza kadar kurtulamasanız bile ağladığınız için artık daha katlanılabilir bir hâl alır.
Ben bunu yapmıştım. Son bir yılda. O ormandaki sabahtan sonra gözyaşları, gözümü her istila ettiğinde onlara işgalleri için izin vermiştim. Acıyı olduğu gibi zamanında yaşamak ileride bunu aşmam için bana yol açacaktı.
Geride bırakmaya çalıştığınız onca şeyi tekrar anlatmak acımı artık geri dönüşüme atamazdı. Olduğu gibi tekrar yaşamama ve canımın yanmasına sebep olurdu.
İstemeyerek de olsa son lokmamı da yuttum ve elimdeki çöpü Burger King poşetlerinden birine attım. Blake, arkası bana dönük camdan dışarıyı izlese bile yemeğimi bitirdiğimi anlamış olmalıydı ki bana döndü.
Başlıyoruz.
Andre'nin yerinden çıkarken olduğu gibi sinirli değildi. Gergin olduğu gömleğini parçalayacakmış gibi görünen kaslarından anlaşılıyordu. Ama daha kibardı. Bunun benim için zor olduğunu anlaması için karşısında tekrar ağlamama gerek yoktu. Her halimle buram buram bunu belli ediyordum, zaten.
"Konuşabilecek gibi misin?"
Kibarlık etse de sesi, kendisine yeni oyuncak alacak bir çocuğunki kadar sabırsızdı. Sonuçta ölüleri o da tanıyordu. Biri, koruyucu ablasıydı. Aralarındaki ilişki düzeyinin ne olduğunu bilmiyordum fakat evden zamansız ayrıldığına göre pek iyi olmasa gerekti.
Ancak diğeri, Peter Lee, Blake'in arkadaşıydı. Ve dün gece onun ölümünü öğrendiğinde Blake'in maskesinin yüzünden silindiğini görmüştüm. Üzgündü. Doğal olarak da bu manyak katili bir an önce yakalamak istiyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
EHVENİŞER/ Lahza
Mystery / Thriller"Ehvenişer ne demek biliyor musun?" Diye sordum sesimi ifadesiz tutmaya çalışarak. Elleri ceplerinde camdan dışarıyı seyrediyordu. Gri gömleği, gerilen kasları yüzünden can çekişiyor gibiydi. Ne bana döndü ne de cevap verdi. Zaten vermesini de bekl...