Keyifli okumalar 😘☘️☘️☘️
Vicdan Azabı Bir Hastalıktır
17.08.2020
11:30
Şerif bana içecek ikram etmek için epey ısrar ettikten sonra sonunda bir portakal suyu içebileceğimi söylüyorum. Bu onu bana bir şeyler ikram edebildiği için mutlu ederken beni de sonunda sustuğu için mutlu ediyor. Şerif bana karşı mahcup görünüyor. Çünkü takipçiyi yakalayamadı ve bana olan esas iyilik borcunu ödeyemedi. Ancak iyilik borcunun da ötesinde o kişiyi yakalamak hem işi yönünden hem de arkadaşlık yönünden görevi.
Şerifle uzun bir geçmişimiz var. Biz Ashton ile buraya taşındığımızda -yani yaklaşık 6 yıl önce Clive bu kasabada şerifti. Karısıyla o dönemler aralarından su sızmazdı. Emily, çıkarmış olduğum iki kitabı da okumuştu ve biz buraya yerleştiğimizde Clive'in yeni komşularını ziyarete gitmek için kafasının etini yemişti.
Henüz çok genç ve daha yeni evliydim. Ashton'la ilk kitabımı daha yeni çıkardığımda tanışmıştık. Yani 19 yaşındaydım ve çok geçmeden evlenmeye karar vermiştik. 20 yaşında bu şehre yerleştiğimizde okulum hala devam ediyordu. Ancak yazarlık kariyerimden ve okula kazandırdım paralardan dolayı öğretmenlerim uzaktan eğitime benim için sıcak bakmışlardı.
Los Angeles gibi büyük bir şehirde doğup büyüdükten sonra kitaplarımı yazabilmek için sakin bir yere ihtiyacım olduğunu düşünmüştüm. Ash de beni kırmayıp Fortuna'ya yerleşmeyi kabul etmişti. Şirketinin merkezini Fortuna'ya taşısa da sık sık Los Angeles'a gidip gelir ve büyük iş adamları ile olan görüşmelerini orada tamamlardı. Fakat bu iş seyahatleri 2 günden fazla sürmezdi. Benden ayrı kalamadığını söylerdi
Clive ve Emily de eskiden bizim gibilerdi. Şimdi onların bu haline baktıkça acaba günün birinde biz de onlar gibi olur muyuz diye merak etmekten kendimi alamıyorum.
Gerçi oğulları evi terk edip, arkasında tek bir iz bile bırakmadan kaybolduğunda herkesin sandığının aksine birbirlerine sıkı sıkı sarılmışlardı. Sanki Austin onların evliliğindeki esas sorunmuş gibi o ortadan kaybolduktan sonra Clive ve Emily'nin arası düzelmişti. Fakat geçtiğimiz son dört yılda araları epeyce kötüydü.
Yeni komşularını -yani bizi- karşılamak için evimize büyük bir cheesecake tabağı ile geldikleri o günden eser kalmamıştı. O gün onlar gerçek bir aileydi. Austin 11 yaşında bir çocuktu Emily ve Clive ise birbirine deli gibi âşıktı. Onlara baktığımda Ash'le ben de öyle olur muyduk diye düşünür dururdum. Ancak ne zaman evlerindeki huzur, yerini tabakların ve çanakların kırıldığı kavgaya bıraktı, işte o gün onlara benzemekten çok korktum.
Oğullarının evden kaçması, onları terk etme sebebi de zaten buydu. Hatalarını anlamışlardı fakat iş işten geçmişti. Austin'in nerede olduğu kimse tarafından bilinmiyordu. O çocuğu son gördüğüm günü hatırlıyorum da belki de işine karışmasaydım bugün herkes farklı yerlerde olabilirdi. Austin her neredeyse mutlu olmadığı ve zorluklarla mücadele ettiği kesindi. Eğer bazı şeylere burnumu sokmasaydım bugün istediği yerde olabilirdi.
"Ash'e hala anlatmadın değil mi?" Clive düşüncelerimi bölüyor ve beni Austin'den uzaklaştırıyor. Bunun için ona müteşekkirim çünkü başıma gelen şeyi düşünmek bile Austin'i düşünmekten çok daha kolay.
Vicdan azabı bir hastalıktır.
"Anlatmadım," diyorum ve o sırada içeri polis karakolunun mutfağında çalışan ve temizliğinden sorumlu olduğunu bildiğim kadın giriyor. Şerif'in masasına kahveyi bıraktıktan sonra benim önümdeki sehpaya da portakal suyunu bırakıyor ve hiçbir şey söylemeden kapıyı kapatıp çıkıyor. Suratı o kadar asık ki biraz daha zorlarsa dudakları yer çekimine dayanamayıp yere düşecek.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
EHVENİŞER/ Lahza
Gizem / Gerilim"Ehvenişer ne demek biliyor musun?" Diye sordum sesimi ifadesiz tutmaya çalışarak. Elleri ceplerinde camdan dışarıyı seyrediyordu. Gri gömleği, gerilen kasları yüzünden can çekişiyor gibiydi. Ne bana döndü ne de cevap verdi. Zaten vermesini de bekl...