Bir zamanlar derin hisler ile bakıp seyrettiğim kişi şuan bana bir o kadar uzaktı...
Evden çıkmış Bisco'yu hava aldırmak için yanıma gelmişti. Tabii ki onun deyişine göre sadece Bisco için değildi aynı zamanda beni de görmek istemişti ama ben bunun lafın gelişi olduğunu biliyordum. Söylenmek için söylenen sözlerden biri gibiydi. 'Seni seviyorum' dediğimizde alışılagelmiş bir söz olduğunu bilirdik ya da iyi hissetmesek bile 'nasılsın?' sorusuna 'iyiyim' derdik. Çünkü sorunun soruluş amacı nasıl hissettiğimizi öğrenmek değildi. Sorulmak için sorulan sorulardan biriydi. Tıpkı beni görmeye geldiğini söylediği gibi..
Öylesineydi...
"Bir şey içmeyeceğine ya da bir şey sipariş etmeyeceğine emin misin?"
"Evet bir şey istemiyorum."
"Tamam"
"Ya da.."
"Evet"
"Ben buraya ilk defa geliyorum ya, bana önerebileceğin herhangi bir içecek varsa ondan alabilirim."
"Burası ne kadar Sunghoon'un kafesi olsa da fazla uğramam buraya o yüzden bende pek bilmiyorum ama çalışanlardan birine sorar senin için getirmesini söylerim."
Kafasını sallayarak beni onayladı ve telefonuna eğildi. Bende mutfak çalışanlarından birine önerebilecekleri bir şey olup olmadığını, varsa garsonlardan birine onun masasına bırakmasını rica etmiştim.
Tekrardan masaların olduğu alana geldiğimde Bisco da havlayıp yanıma gelmişti. Gerçekten iki günde onu oldukça özlemiştim.
Onu da özlüyordum yanımda olduğunu ya da nerede olup nerede yaşadığını bilip hiçbir şey yapamayışım yanında olamayışımdı canımı acıtan... onu görmediğim süre de bile bu denli ağır değildi özlemim. Şimdi onu her saniye özlüyordum. Her saniye yanımda olsun kokusunu soluyayım istiyordum ama o sadece Bisco varsa yanımdaydı.
Bunca zamandır neredeydi, ne yaptı, neden hiçbir şey olmamış gibi davranıyor? Aklımda bir sürü cevaplayacak soru vardı. Bunların cevabı karşı masamda oturan adamdı ama ben onun ile hayvanlar olmadan iletişim kuramaz olmuştum. Hâlâ aynı olduğunu düşünüyordum ama belki de yanılmışım...
Riki değişmişti...
Riki çok değişmişti...
"Çalışanların iyi bir zevki varmış, beğendim."
"Sevindim."
"Sende denemelisin."
"Önümüzde ki günlerde de buradayım illa ki denerim."
"Neden şimdi denemiyorsun?"
"Canım istemiyor."
"Yemene dikkat etmiyorsun değil mi? O günkü gibi kötü olmanı, halsiz düşmeni istemiyorum Heeseung."
"Dikkat ediyorum. Bunu o gün de söyledim gayet de besliyorum kendimi. Şuan bir şey yiyip içmek istemiyorum."
"Hayır. Aksine senin için bir şeyler sipariş veriyorum ve sende tıpış tıpış yiyorsun seni ilk gördüğüm andan bu yana bile fazlası ile zayıflamış durumdasın ki o zaman bile fazla kilon yoktu."
"Riki gerçekten bir şey yemek istemiyorum.."
"Hayır yemen gerekiyor."
"Riki yemek istemediğimi kaç defa demem gerekiyor benim ile ilgeniyormuş gibi yapmaktan vazgeç davranışların canımı yakmaktan başka bir şey yapmıyor. İçeceğini de bitirdiysen git lütfen artık."
Söylediğim şeyler üzerine bakışları değişmişti. Bisco'yu da alıp kafeden ayrılması sadece saniyelerini almıştı. Neden aklına hiç 'Neden?' sorusunu getirmiyordu ki?
Neden bu halde olduğumu neden gözlerine bakarken acı çektiğimi görmüyordu?
Neden yanımda olmadığı hergün biraz daha öldüğümü, yok olduğumu, tükendiğimi, küçüldüğümü görmüyordu?
Benim için, bizim için gerçekten hiç umut kalmamış mıydı? Bisco bile artık ona alışmıştı. Pes mi etmeliydim?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Tutsak | Heeki
FanfictionO gün hep yanımda olacağına söz vermişti. Ne ben ne de o sonumuzun böyle olacağını bilemezdi. Beni hep koruyacağını, seveceğini, yanımda olacağını söylemişti. Öyle olmamıştı. Öyle olamamıştı.