Bu yazılar Fransızca, (Giray'ın nereden Fransızca bildiği hakkında konuşmuyoruz awjdjsksghbewb)———
İki hafta sonra..."Hayır, onu yargılamayın, siz onu tanımıyorsunuz." Genç çocuk son sözlerini söyler gibi mırıldanıyordu şarkıyı
"Baş dönmesi, ve acı..."
"Mutluluğunuz sahte. Değerlerinizi satıyorsunuz." Son dakikalarını geçirirken bile çatılıydı kaşları. Sözleri bağırmak, çığırmak istiyordu ama boğazı buna izin vermiyordu.
"O benim tüm dünyam, ve bundan çok daha fazlası." Yanağından kayıp çenesinden düşen göz yaşı, sadece sevdiği adama hitabendi...
"Ne zaman kaygılansam, sadece onun adını seslenirim." Özlemi onu kahretmiş, hastalığı ile birlikte paslı demirliklerin arkasında çürümüştü.
Basit hastalığı, yanında ona bakacak biri olmadığından kötüleşmişti.
"O burada olmadığında, her şey darmadağın olur." Titreyen sözlerinin arasından bir hıçkırık kaçtı. Durmadan ağlıyor ve şarkılar mırıldanıyordu. İlk söylediği zaman ki gibi Yekta'nın bir yerden çıkıp geleceğini umuyordu.
"Ona söylemeyi çok istiyorum, ama cesaret edemem." İlk geldiği günlerde demirliklere vurmaktan paramparça olmuş elleri ile kalan son gücünü kullanarak yere vurdu.
"Yeter! Kes artık." Diye bağırdı kapıda onun kaçmasını engelleyen adam.
Giray'ın kanlı dudaklarının kenarları yukarı doğru kıvrıldı. Daha sonra kıkırdadı, bunun bekçiyi delirttiğini biliyordu.
Tekrar gülme sesi duyan bekçi öfkeyle ayağa kalkıp, anahtarları parmaklıkları açmak için kullandı. İçeriye giren bekçi öfkeli adımları ile Giray'ın yanına ilerledi ve onu yakasından tutup kaldırdı. Üzerinde hala Yekta'nın hırkası vardı ama her tarafı kan lekesi olmuştu
Çocuğun zaten yara bere dolu olan yüzüne geçirdiği yumruk ile birlikte yüzü öbür tarafa savruldu.
"Geber."
Giray'ın Fransızca kurduğu kelime ile afallayan bekçi kaşlarını çattı.
Giray kenarda bulduğu uzun çivi parçasını adamın karnına sapladı. Gücü az kaldığı için ilk saplayışta çivi çok ilerleyememişti. Bu yüzden çiviyi çıkartıp bir kez daha sapladı.
Bu sefer daha da derine giren çivi ile bekçi Giray'ı bırakmak zorunda kaldı. Giray yere yığılan Bekçiden uzaklaşıp kapıya ilerledi.
Adım atacak kadar bile gücü yoktu ama en iyisini deniyordu. Burada ölmek istemiyordu.
Yalnız ölmek istemiyordu.
Taş koridorda tutunarak merdivenlere kadar ilerledi. Ama merdivenler dik ve çok fazlaydı. Oraya kadar çıkamayacağını biliyordu.
"Bir gün öleceğimi biliyordum ama böylesine boş bir şey için ölmek bana yakışmadı." Dedi kendini gülerek merdivenin ilk basamağına atarken. Sırtını merdivene yaslayıp oturdu.
Bir süre sessizliğin içerisinde kendi nefes alış veriş sesini dinledi. Büyük ihtimal ile bir kaç dakika içerisinde bu sesin kesilecek olmasına hazırladı kendini.fakat bir ses duydu. Yukarıdan geliyordu. Bir şeyler kırılıyor, parçalanıyor ve bozuluyordu. Ayrıca silah sesleri de geliyordu.
Ama bütün bunların yanında en önemlisi, tanıdık sesler vardı. Bunlar Arkadaşlarının sesleriydi. Ve onlar buradaysa...
Kalbinin ritmini bozan, nefesini kesen adam da buradaydı.
Yutkundu ve gözleri doldu. Onu son bir kez daha görmeden ölmek istemiyordu. Elleri ile sürünerek bir kaç merdiven çıkmayı başardı. Ama bu yeterli değildi.
Yapacak başka bir şeyi kalmamıştı. Kaderine mahkum olmak zorundaydı. Ağlamaya başladı, yarınların olmadığını bilerek ağlıyordu. Sesi de çıkmıyordu artık ki bağırsın.
Kendine çok kızgındı. Bir kaç dakika daha dayanabilse görecekti onları. Ama kasları ağrıyordu, ateşi vardı ve başı dönüyordu.
Sesler daha yakından gelmeye başladı. Ama çocuğun bilinci kapanmak üzereydi.
En sonunda kırılan kapı ile Yekta ve diğer arkadaşları içeriye girdi.
Son iki haftadır aramadıkları yer, bakmadıkları delik kalmamıştı. En sonunda Yekta'nın babası konuşmuş ve Giray'ın yerini söylemişti. Ali ve Caner Yekta'nın babasına saldırırken, diğerleri hızlı bir şekilde mekanı basmak için yola koyulmuşlardı.
Yekta merdivenlerin sonunda gördüğü beden ile dilini ısırdı. Çok geç kalmıştı...
Gözleri dolarken hızlıca çocuğun yanına çöküp kafasını kucağına aldı. Giray hissettiği ve alışık olduğu soğuk eller ile gözlerini çok az araladı.
Uzanıp elini Yekta'nın yüzüne koydu. Son dileği gerçek olduğu için mutluydu. "Seni çok seviyorum." Dedi buruk gülümsemesinin arasından. Yekta göz yaşlarını durduramazken telefonunu çıkartıp arama kısmını açtı ve Gizem'e verdi.
Gizem ambulansı araması gerektiğini anlamıştı. Hızlıca titreyen elleri ile tuşları girdi.
"Dayan güzelim, ambulans gelecek birazdan." Dedi Yekta özlediği saçları okşarken. Ama Giray Yekta'nın söylediklerini okuyamıyordu.
yavaş yavaş gözleri kapanan gencin kafası Yekta'nın ellerine düştü.
"Giray!"
———
Ekran mı bulanıklaştı? 🥹
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DİLSİZ-Bxb|Yarı Texting|
Ficção Adolescente|Tamamlandı| "Konuşmak hiç bir zaman arzum olmadı ama sen bende çığlık atma isteği uyandırıyorsun..." Motorcu çetesinin lideri olan ve ciddiliğini bozmayan Yekta, Disiplinden bir haber yaşayan Giray ile tanıştı. Çetenin lideri, sesini kimsenin duyma...